Hamza Hoca'nın hani eskiler nasıl derler, Galatasaray Hocası olmak için daha bir fırın ekmek yemeğe ihtiyacı var. Türkiye'nin en eski, en büyük taraftara ve en büyük zaferlere sahip kulübünü taşımak kolay değil..
Hamza, mayasındaki iyi malzeme ile zaman zaman çok iyi şeyler yapıyor. Ama kafasındaki taşlar henüz yerli yerine oturmadığı için, kendisine güveni yok. O zaman, o güvensiz kafada bin tilki dolaşmaya başlıyor.. O zaman, o güvensiz kafaya sempatiler, antipatiler egemen oluyor.
Yasin'i sevmiyor. Genç yetenek Hocası eliyle alenen, resmen yok ediliyor. Yasin'i tüketen, moralini ve kendine güvenini sıfırlayan bizzat kendisi. Yaptığı utanç savunması rakibe yarım düzine gol fırsatı vermiş. Ama o maç sonunda, azgın tweetçilerin ve Galatasaray'a en büyük zararı veren Ultraslan'ın önüne hedef diye Yasin'i atıyor, kendi paçasını kurtarmak için.. "O topa vursaydı.. Futbolcu bazen atamayacağını düşünür" diyor, sıkılmadan..
Yasin niye atamayacağını düşündü Hamza?. Genç adam "Hata yapacağım" korkusu içinde oynarsa, topa vurabilir mi?.
Yasin'i seven, kazanmaya çalışan, güven yıkan değil, aşılayan hoca olsaydın, "Ama orada olan da Yasin'di" derdin... Orada olan hep Yasin olmuyor mu, oynadıkça?. Ya da Umut.. Sen onları kazanma çabası gösterdin mi hiç?.
Emre'yi seviyor, Hamza. Yıllardan beri kulübede çürümüş, bir şey olmayı başaramamış adamdan "Yıldız" yaratacağını sanıyor.
Elinde üç gün önce Eskişehir maçında takımın en iyisi olan, sahada basmadık yer bırakmayan, müthiş mücadeleci Jem Karacan varken, Emre gibi sahte koşular ustası, kendi kaptırdığı topla rakip gol kontratağı yaparken bile seyreden Emre'yi, Şampiyonlar Ligi'nin en kritik maçının en kritik anında kurtarıcı olarak oyuna sokacak kadar şaşkınlaşıyor. (İzleyelim mi birlikte Emre'yi hocam, o maçta..)
"Benfica ile kazanmak için oynayacağız" dedi, giderken.. Meğer mezarlıktan geçenin ıslık çalmasıymış yaptığı. Yüreğindeki korku yaptığı takıma, oynattığı futbola yansıdı. Atletico, Astana ile berabere kalmışken, kazanmak nerdeyse Şampiyonlar Ligi'ni garanti etmekti. Korkaklığı yüzünden şimdi Avrupa Ligi bile tehlikede..
Rakibin senden çok çok üstün olur.. Sağlam bir savunma kilidi kurar, arada kontratak golüyle, galibiyeti ararsın. Tamam..
Ama Galatasaray, Hamza'nın korkak kafası basmaz ama, iki Benfica gücünde.. Sahaya çıkarken korkma durumunda olan bir takım varsa, Benfica..
Maça bakıyorsunuz.. Çifter çifter beklerle, Çin seddi kurma durumundaki Galatasaray'ı kurtaran adam Muslera ve çok iyi pozisyonlarda, rezil şutlar atan rakipler.. Yoksa maç hezimetle bitecek.. Savunma oynatıyorsun güya.. Ama onu bile beceremiyorsun..
Rıdvan Dilmen "Galatasaray alan savunması yaptı" diyor. "Hangi alan, Hocam?."
Alan savunması yapacak takım sahayı parseller.. Dönen her beş toptan dördü Benfica'ya gitti. Çünkü alanın her yanına dağılan onlardı.
Galatasaray, alan değil, o aptal, o ahmak "Çizgi Savunması"nı yaptı gene. Topu rakibe kaptırır kaptırmaz, orda yapılan presin ne kadar etkili olduğu defalarca görüldüğü halde, bütün Galatasaray takımı orta sahayı tamamen rakibe bırakıp, kendi 18 çizgisi üzerinde "Hat" çizmeye koşuyor..
Biri Atatürk'ten söz etmeli Hamza'ya.
"Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır" diye, savunma nasıl yapılır, dünyaya öğreten adamdan..
Senin anlayacağın dille söyleyeyim.
"Çizgiyi savunma yoktur. Alanı savunma vardır. O alan, bütün sahadır.."
Çin Seddi ile savunma yapmak, tarihte kaldı hocam..
Yenen gollere bakın.. Galatasaraylı sayısı Benficalıların iki misli orada.. Ama topa hep onlar vuruyor. Niye?.
Bizimkiler sadece geri koşuyor çünkü.. O kadar.. Ne alan, ne adam paylaşma var, ne kademeye girme.. O zaman böyle aptal, böyle rezil goller yeniyor işte.. Adamlar on tane de kaçırıyor üstelik. Muslera kahraman oluyor.
Peki, oyuncu yönetimi?.
Burak ve Selçuk'un takıma ihanet eden sarı kartlarının savunulacak yanı var mı?. Selçuk bir de takım kaptanı.. Sahada öfkesine ilk mağlup olan adamın kolunda "Kaptan" bandının ne işi var, söylesene Hamza?.
Bu oyuncuları bu maçlara "Moral" olarak hazırlayamadığın belli.. Hazırlasan, Burak da, Selçuk da, Atletico maçında cezalı duruma düşmezlerdi.
Otoriten mi yok?. Kendini saydıramıyor, lafını dinletemiyor musun?.
Evlad-ı manevin Emre bile sana hareket çekiyorsa, bu sorunun yanıtı belli..
Haa.. Belki de sen istedin, bu maçta cezalı duruma düşmelerini. Atletico maçı Madrid'de zaten kayıp. Ama Astana'yı yenmelisin ki, üçüncü olup Avrupa Ligi'ne gidesin. O zaman, Burak ve Selçuk cezalarını zaten kayıp Atletico maçında çeksinler de, Astana'da mutlak sahada olsunlar.
Bilinç altında yatan düşüncen buysa, hiç şaşmam, Hamza Hoca!.