Ortalık günlük güneşlikken, kimsenin lidere ihtiyacı yoktur. İnsanlar lider aramaz.. Lider krizde ortaya çıkar. Çünkü insanlar o zaman etrafa bakarlar, o zaman sarılacak dal ararlar..
HDP Lideri Selahattin Demirtaş, 7 Haziran öncesinin en göze çarpan lideriydi.
İnsanların güler yüzlü politikacıya hasret kaldığı, kavgadan, öfkeden, kin ve nefretten bıkıp usandığı bir dönemde, genç bir adam çıktı ortaya..
Yüzü hep gülüyordu. Ağzından "Barış" sözcüğü düşmüyordu. Bu ülke televizyonlarını en az, ama en iyi kullanan o oldu..
İçimizden biri gibi saz çalıp türkü söylemesi dillere düştü.
Seçime giren en küçük muhalefet partisinin lideriyken üç kelimelik bir sloganla tüm muhaliflerin gözdesi olmayı başardı. "Seni Başkan yaptırmayacağız" cümlesi, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin saatler süren ama akılda hiçbir şey bırakmayan uzun konuşmalarını solladı, geçti. Geniş kitleleri etkilemekte Lakonizm'in, (Az sözle çok şey ifade etme sanatı) önemini kanıtladı. Barajı fersahla aştı, Meclis'e 80 milletvekili soktu.
Ama 1 Kasım seçimleri öncesi dönemde ülke büyük terör eylemleri ile krize girince, ayni Demirtaş kayboldu.
PKK terörü, nefret ve dehşet uyandırırken Demirtaş tam bir eyyamcı tavrıyla "Ne şiş yansın, ne kebab" havasına girdi.
IŞİD terörü ardından gürlerken, PKK terörünü ayni hız ve ayni şiddetle protesto edemedi. Geç kaldı, kısık sesli kaldı. Gürlemedi.
O ortadan kaybolurken, sazı ellerine alanlar da PKK terörünü lanetlemediler.
Demirtaş, 1 Haziran öncesi "Biz artık bir bölgenin değil, tüm Türkiye'nin partisi olacağız" derken ve oy toplarken, bu defa, hele bu dönemde çok tepki çeken "Kürdistan" sözcüğü nedense sık kullanılır oldu.
Türkiye Partisi olma yolundaki HDP, mesela Celal Doğan'ı, mesela Sırrı Süreyya Önder'i öne çıkaracakken, ikisini de adeta sakladı.
Demirtaş'ın politikası, işe yaramadı. Yaramazdı zaten.. Ama kebap da nerdeyse gidiyordu. Kıl payı sıyırdı. Dışardan gelen oylar olmasa ne olurdu, düşünsünler..
Şimdi, HDP'lilerin şapkayı önlerine koyup karar vermeleri gerek.
Silahlı mücadeleyle, giderek ayrılık isteyen PKK'nın siyasi kanadı olmayı kabullenip, Kürtlerin bile önemli bir kesimi tarafından dışlanacaklar mı?.
Yoksa Kürt halkının haklarını, Türkiye Cumhuriyeti içinde savunacak, yüceltecek, onları batıdakilerle eşit refah ve hak seviyesine getirecek, terör karşıtı bir siyasi parti olarak, Türkiye'nin tamamına yayılacak, eksikliği bilinen, hissedilen orta sol bir partiye mi dönüşecekler?.