Bir seçimde değil, bir referandumda oy kullandı ulusum..
"Barışa "Evet", Belirsizliğe "Hayır" dedi..
Haziran seçimlerinde partilere oy vermişken, kasımda düşüncelerini değiştiren şey, aradaki beş ayda, gördükleri, yaşadıklarıydı.
Ne oldu bu beş ayda?.
12 yıllık AKP iktidarının yaptıklarından daha iyisini bekleyenler, oylarını üç muhalefet partisine bölüştürdüler ve onlara iktidar olma şansını verdiler..
Nasıl kullandı bu şansı, bu üç parti?.
Kelimenin tam anlamıyla yüzüne gözüne bulaştırdı. Daha ilk geceden bir araya gelemeyecekleri, bir koalisyon kuramayacakları belli oldu. Öylesine bir anlaşmazlık içindeydiler ki, Meclis Başkanlığı seçiminde bile birleşemediler. Geçiniz, çoğunlukta oldukları çok önemli kurum RTÜK'ü bile başkansız bıraktılar.
Bu üç parti, en çok oy alan parti ile de koalisyon yapmadılar. Biri her şeye "Hayır" diyordu, zaten.. Öteki "Bana koalisyon teklifi dahi yapılmadı" dedi.. "Peki yapılmadı da, 45 günün, altın değerindeki 33'ünü niye ziyan ettin" sorusuna ise yanıt veremedi.
Bu arada memlekette neler oldu?. Terör tırmandı. Canlı bomba eylemleri başladı. Doğuda bazı kentler nerdeyse yaşanmaz, girilmez hale geldi. Batıda insanlar, değil sokağa çıkarken, evlerinde pencereye karşı otururken bile korkar oldular..
Seçim kararı alındı. İkinci ve üçüncü partiler, Anayasa gereği kurulması gereken seçim hükümetine üye vermeyi reddettiler. Anayasa emrini hiçe saydılar..
10 Ekim'de ülke tarihinin en kanlı terör eylemi gerçekleştirildi. O korkunç günde millet siyasal liderleri bir arada görmek "Bu vatan, bu ulus için bakın beraberiz" dediklerine şahit olmak istedi. Yapmadılar.
29 ekimde Cumhuriyet'in, ulusun en büyük bayramı kutlandı. Güya Milliyetçi Parti, Anıt Kabir'de de yoktu o gün, Cumhuriyet'i kutlama törenlerinde de.. O törenler ki, kutlanmaları, Atatürk'ün vasiyeti idi.
Sandığa böyle gidildi..
Şimdi kime oy vereceklerdi?.
Haziran tablosunun bir daha tekrarlanması, bir araya gelmesi mümkün olmayan partilerin gene ayni sayılarla Meclis'e gelmeleri tam bir "Belirsizlik" olacaktı. "Geçen defadan ders almışlarsa?.. Bu defa akıllanmışlarsa.."
Peki ya almamışlarsa.. Ki aldıklarına dair en küçük emare bile yoktu, aradaki beş ayda..
İçerde terör, sınırlarımızda savaş, 2000'li yıllarda dünya krize girerken ayakta kalan ekonomimizde istikrarsızlık görüntüleri varken, bu ülkenin belirsizlik içinde geçireceği günlere tahammülü var mıydı?.
Koalisyon kuramayan, kurmayı beceremeyen partilerle vakit geçirme yerine, tek parti iktidarına oy vermek daha mantıklı gelmeye başladı, özellikle "Kararsız" kitlelere..
Peki 7 Haziran'ın dört partisi içinde tek başına iktidar olma şansı kimde vardı?. HDP mümkün değil.. Ki kriz dönemini iyi yönettikleri de söylenemezdi.
Siyasetçi olsa, lider olsa, belki de şu anda ülkenin Başbakanı olacakken, "Hayır" demenin dayanılmaz cazibesine kapılan ve her teklifi üstelik hakaretle geri çeviren Bahçeli ile, MHP mi?. Güldürmeyin beni..
CHP?. Mustafa Sarıgül'ün peşine takılıp, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi unsurlarını da temizleyen Kılıçdaroğlu'nun yüzde 25 oyunu, tek başına iktidar olacak düzeye getirmesi mümkün müydü?. Değildi tabii..
O zaman geriye "Tek başına iktidar" olma şansına sahip tek parti kalıyordu. AKP!. 12 yıllık denenmişliği ve iktidar deneyimi de cabası olarak..
Beceriksizlik ve başarısızlıklarını 5 ayda fazlası ile gösterenlerle bir belirsizliğe daha sürüklenmektense, en azından ne olduğu bilinen güçlü bir iktidarla yürümek "Barış"ı umut etmek, daha akılcı değil miydi?.
Bütün anket şirketlerinin tahminlerini yere seren yüzde 49, işte bu mantık, bu düşünce ile çıktı sandıklardan...
Seçmenler, Partiler değil, ülkenin geleceğine yönelik bir "Referandum" için oylarını kullandılar.
Belirsizliğe "Hayır", istedikleri, özledikleri, bekledikleri Barışa en yakın umuta "Evet" dediler..