Çarşamba sabahının ilk soruları.. "Silah üzerine.. içeriye nasıl girdi?."
Bilen yok. Senaryo çok..
"Efendim teröristlerin arkadaşı bir avukat soktu."
"Efendim, bir avukat cübbesi içinde sokuldu."
Ardından "Bu olay avukat camiasına mal edilemez" kıyameti..
Yahu, güya dünyanın en modern, en iyi korunan adliyesinde bir savcı odasında 8 saat rehin tutulup öldürülmüş..
Şimdi bu kayıkçı kavgasının sırası mı?.
Mesele, el birliği ile "En modern güvenlik sistemi"nin nerde arıza, nerde sızıntı yaptığını bulmak..
Ben size söyleyeyim..
Havaalanlarındaki VİP salonları dahil, bu ülkede "0" riskli tek güvenlik sistemi yok..
Çünkü her kontrol kapısının mutlak ama mutlak, hem de yasal, ellerini kollarını sallayarak geçen, ne üzerlerini, ne eşyalarını aratmayan "İmtiyazlılar"ı var..
Bu ülkede en büyük hava, üzerini aratmamak..
Güvenlik kapısından aranmadan geçtik mi, boyumuz bir karış uzuyor. Hasbel kader arandık mı da, "Hakarete uğradık" diye mahkemelere koşuyoruz.
Çağlayan Adliyesi girişlerindeki o ultra modern tesisler, sıradan vatandaşlar içindir. Yargıçlar aranmadan girerler. Savcılar aranmadan girerler. Anayasa gereği onlarla eşit durumda olmaları gereken avukatlar da aranmadan girerler..
O zaman sızıntı nerde?..
Şimdi yılını hatırlamıyorum..
Güney illerimizin birinin havaalanı girişinde üzerini aramak isteyen polise "Ben hakimim" diye karşı koyan muhterem, polis ısrar edince de, memuru mahkemeye vermişti..
"Kadı ola davacı.."
Hadi bir daha, birisi bir yargıcı arasın bakalım..
O olayın olduğu günlerde sinemalarda oynayan bir Amerikan filmini örnek göstererek, polis memurunu savunmuş, yargıcı eleştirmiştim.
Filmde teröristler, önemli bir adamın evini basıp karısını ve çocuklarını rehin alıyor ve telefonla ulaştıkları o önemli adama her dediklerini yaptırıyorlardı.
Demiştim ki..
"Bu tür aramalarda imtiyazlı olmak, bizi potansiyel hedef yapar. Hıncal uçağa binerken aranmıyor ya.. Hıncal'ın yakını rehin alınır. Hıncal'a cep telefonu ile ulaşılır. Uçağa, artık terörist için ne lazımsa sokması sağlanır.. Onun için, Hıncal biraz akıllı ise, 'Ben aranmam' havası atmanın tam tersine, her türlü güvenlik kapısında, en önde ve elleri havada koşmalı.. 'Aman Hıncal Bey, ne münasebet' dense bile 'Beni mutlak arayacaksınız' diye dayatmalıdır ki, yarın kendisi ya da ailesi, terör hedefi olmasın.."
Uçağa binerken beni en sıkı arayanlara, en çok teşekkür ediyorum.. "Hoş geldiniz Hıncal Bey" dedikten sonra, ince ince aramayı gerçekleştiren güvenlik görevlisi, görevini en iyi yapıyor demektir. Teşekkürü hak eder.. Azarı değil..