Cuma günü, bu ülkede çocuklara karşı işlenen suçların bolluğuna dikkati çekmek için, bir tek gün içindeki gazete haberlerinden bir derleme yapmış "Ben yarın yorumlamaya başlayacağım, siz bu gece sadece 'Çocuk suçları niye bu kadar bol Türkiye'de' diye düşünün" demiştim. Ertesi gün de okul servisleri rezaletini ele almıştım.
Kendi yazımı okuduğum cumartesi günkü gazetede bir öğrenciyi ezen okul servisi sürücüsünün, mahalleli tarafından linç edilmek istendiği haberi vardı..
Baktılar, ülkede, ne iktidarı, ne muhalefeti, ne de medyasıyla kimsenin umurunda değil, bu sokaklarda çılgınlar gibi minibüs süren okul servisçileri "O zaman cezasını biz verelim" diye "Bizzat İhkak-ı hak"ka kalkışmış insanlar, o da suç, ama birinin çocuklara sahiplenmesi gerek..
Gazeteden kafamı kaldırdım.. Ekranda haberler..
Adamın biri ilkokuldan çıkan çocuğa yaklaşıyor. "Çok acil telefon etmem lazım" diyip, çocuğun cebini alıyor. Hadi Yallah!. Çocuk peşinden koşunca da dönüp tartaklıyor.. Güvenlik kamerası çekmiş. Meğer adam bunu iş edinmiş. Kaç çocuğun telefonunu gasp etmiş günlerdir..
Yahu okul önleri, rezillik pazarı.. Esrar satan orda.. Hap torbacısı orda.. Sapığı orda. Gaspçısı orda..
Her şey kayıtlı, ama eylem yok.. O zaman ne işe yarıyor o güvenlik kameraları.. Olan olduktan sonra suçlu bulmaya mı?.
Ardından gelen haber daha feci.. Daha korkunç..
Dumandan zehirlenen yedi ilkokul öğrencisi, altı yedi yaşlarında.. Suratlarında oksijen maskesi, hastanede yatıyorlar.. Niye zehirlenmişler, onu da gösteriyor haber..
İtfaiye, o ilkokulda yangın tatbikatı yapmış. Tatbikat da şu.. Alev alan gaz tüpünü söndürmek. Tüp alev alev yanıyor. İtfaiyeci de elinde bir kova tüpün üzerine geçirip, söndürmeye uğraşıyor.. Bir, iki, üç.. Başaramıyor.. Sonra bir başkası gelip, köpük sıkarak söndürüyor..
İlkokul çocuğuna öğretilen şeye bakın..
"Tüpün alev aldığını görürseniz, hemen ordan fırlayın kaçın. Büyüklere haber verin" diyeceklerine, işi bu olan itfaiyecinin bile beceremediği bir yöntemi tavsiye ediyorlar, 6 yaşındaki çocuklara.. "Annenin temizlik kovasını al, tüpün üstüne kapatmaya çalış.." O arada, elbisen alev alır, sen de tutuşursun, tüp patlar havaya uçarsın o ayrı..
Olan tatbikat yerine, dumandan zehirlenecek kadar yakın dizilen bu yedi çocuğa oluyor. Daha fecisi de olabilirdi. Allahtan olmadı.. Bu ülkede zaten, yaşıyorsak, Allahtan.. Ölüyorsak, Allahtan..
Bu nasıl ahmakça bir tatbikattır?.
Ertesi gün gazetelere baktım. Olayı haber yapan yok. Daha ertesi gün bir daha baktım.. O ahmakça tatbikatı yaptıran itfaiye müdürü, o ahmakça tatbikata izin veren milli eğitim ve okul müdürü hakkında, son yasa ile nerdeyse Olağanüstü Hal Komutanı yetkileri elde eden il valisi bir şey yapmış mı, diye..
Yok tabii.. Varsa da, gazetelerin haberi yok.. "Takip et" diye merkezden talimat gelmemiş ki.. Merkez sadece "Konuşmalar"la ilgili.. "Dedim, dedi" gazeteciliği sarmış dört yanı.. "O öyle dedi", manşet.. "Bu böyle dedi", altına dört sütun.. "Şu da şöyle dedi" sürmanşet.. Oldu birinci sayfa..
Çocuklar ülkede kimin umurunda..
Her türlü rezillik yapanın yanına kâr kalıyor. Ülkemde sorumlu yok. Çünkü arayan yok. Peşine düşen yok.
Dün Hasan Bülent Kahraman köşesinde "Kim milletvekili olsun" başlığı altında nefis bir analiz yazmıştı gene..
"Bugünkü dünyada siyasetin anlamı değişiyor. Biz hâlâ gereğinden fazla makro konular etrafında siyaset yapan ender ülkelerdeniz. Siyaset demokratik ülkelerde sorunlar etrafında, kısa vadeli örgütlenmelerle ve artık daha ziyade yönetimsel (managerial) anlayışla yapılıyor. Buradaki temel unsur mikro sorunların siyasetle bütünleştirilmesi. O tür bir yaklaşımın olmadığı ortamlarda siyasal parti büsbütün toplumun ilgisinden kaçan, içi boş bir örgüte dönüşüyor" diyordu.
Aynen öyle.. Açın gazeteleri.. Bu skandal tatbikatı ve çocukların başlarına geleni konuşan bir tek siyasetçi var mı?. İktidarı geçtik.. Yahu muhalefet niçin vardır bir ülkede?.
Herkes vatan kurtaran aslan!.. (Ya da Şaban mı, desem!.) Peki, çocuklarımızı kim kurtaracak?.
Milletvekili seçerken vatandaş oyunu kime verecek?.