Televizyonlardaki sohbet, yorum programlarında reyting için önceden senaryolanmış kavgalar var ya, herkes bilir, gene de seyreder, özellikle spor programlarında..
Erol Büyükburç'un ölümü ile yeniden akıllara gelen jüri üyeliği ve "Ben saksı mıyım" çıkışının da, hem de yayında onu tahrik eden Oray Eğin tarafından planlandığını, Oray'ın kendisi geçen hafta Sözcü'deki köşesinde anlattı.
Köşe yazarlarımız da zaman zaman ayni oyunun parçası oluyorlar..
Tiraj.. Sosyal medyayı sallamak, twitterlerde adını geçirmek heyecanı peşine düşüyorlar..
Bunların arasında, son zamanlarda Cengiz Semercioğlu'nu da sanki görüyorum.
En sevdiğim insan, en okuduğum yazarlardan biri.. "Televizyon köşesine mahkum etmeyin bu kalemi, köşe verin" diyen de benim, üstelik.
Kimdi o geçen gün "Sevgili" diye başlayıp, "Sonunda laf sokuşturmayın" diyen..
Olur mu?. Tabak sevdiği deriyi yerden yere vururmuş. "Dost acı söyler" hangi milletin lafı.. Tabii iğneyi sevgililere batıracağız.
Eleştiri sadece düşmanlar için olur mu?. Olursa aldıran olur mu?.
Şimdi Cengiz Semercioğlu, Şener Şen'in "Siyasetin içinde olmayı biz sadece eylem yapan, hayatta başka hiçbir şey yapmayan, güzel film sevdalısı olmayanlara bırakıyoruz" demesinin ne anlama geldiğini bilmez mi?. Üstelik "Biz mesajımızı yaptığımız filmlerde veriyoruz" dedikten sonra, bu ülkenin en sert toplumsal eleştiri yapan filmlerinde baş rolü oynayan Şener Şen'in ne kast ettiğini anlamaz mı?..
Anlar da, niye "Yılmaz Güney" anlamı çıkarır bu laftan?. "Yılmaz Güney, Tarık Akan" anlamı çıkarırsa, olay çıkarır, TT mi diyorlar, Trend Topic mi, ne karın ağrısı ise ondan olur da ondan..
Yahu Cengiz!.. Senin böyle numaralara ihtiyacın var mı?.
Yapma!..