14 Aralık 1914'te İstanbul'a gelen Alman Mareşali, Limon von Sanders, Enver Paşa tarafından Birinci Ordu Komutanlığı'na atanmıştı.
Von Sanders, 24 Mart 1915'te, Çanakkale Boğazı'nın etrafını koruma görevi ile yeni kurulan 5. Ordu Komutanlığı'na getirildi.. Dikkat buyurun.. 24 Mart 1915!.
Von Sanders'in emrine verilen kıtalar şunlardı..
3. Kolordu, 5. fırka (Tümen), 7. fırka, 9. fırka, 15.
Kolordu, 3. fırka, 11. fırka ve 19. fırka..
Eceabat bölgesine yerleşecek ve orayı savunacak 19. fırkanın komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey'di.
Çarşamba sabahı Çanakkale Zaferi'nin 100. Yılını kutladık. 18 Mart 1915'in 100.
Yılını..
Oysa Mustafa Kemal, yeni kurulan 5.
Orduya bağlı, 19. fırkanın komutanı olarak, bundan tam 7 gün sonra göreve başladı..
Tarih bilenler, karıştırmaz, yanılgıya düşmezler zaten, ama ben özetlemek isterim.
Çanakkale Savaşları, aslında ikidir. Deniz Savaşları ve Kara Savaşları..
Boğaz'ı denizden geçmek üzere yola çıkan müttefik filosunun, özellikle Nusret mayın gemisinin muhteşem katkılarıyla bozguna uğrayıp geri çekilme kararı aldığı gün 18 Mart'tır..
Denizde bozguna uğrayan müttefikler, Mısır'da bekleyen 25 bin kişilik Anzak (Avustralya, Yeni Zelanda Ortak Kuvvetleri) kolordusunun da katkısı ile oluşturulan 75 bin kişilik bir kuvvetle kara savaşına giriştiler. 25 Nisan'da, Saros Körfezi'nde sahil bombalanmaya başladı ve 28 Nisan sabahı da Seddülbahir cephesinden ilk çıkarma yapıldı.. Kara savaşları işte o zaman başladı..
Yarbay Mustafa Kemal Bey ve kumandasındaki birliklerin, efsane kahramanlıkları da..
Çanakkale'yi denizden geçemeyip, 18 Martta çekilen müttefik donanmasının ardından, Kara Kuvvetleri de yenilgiye uğradılar ve 19 Aralık 1915 günü, Çanakkale'yi son askerine kadar boşalttılar. Son kalıntılar da bölgeyi 9 ocak 1916'da terkettiler.
Mustafa Kemal'i, ulusal lider, hasta adam ordusunu, Kurtuluş Savaşı verecek inanç sahibi yapan, işte bu Kara Savaşlarıdır, aslında.. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran liderin ve ruhun doğduğu, dünya savaş tarihinin en unutulmaz, en inanılmaz kahramanlık sayfalarının yazıldığı efsane üstüne efsane günlerdir onlar. Çanakkale, sadece, 20. Yüzyılın yeni, genç, muhteşem Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli olmakla kalmadı.
Dünyanın öbür ucunda da, Avustralya diye bir devlet, Avustralyalı diye bir millet yarattı.
O zamana kadar, Kraliçe'nin Kaptan Cook'u yanına çağırıp, "Hapishanelerimde yer yok. Bunları alıp öyle bir yere götür ki, geri dönemesinler" dediği, ipten kazıktan kurtulmuş adamlar, sokaklardan toplanmış fahişelerden oluşan ve dünyanın dört bir yanından umutsuzlaşanların göçleriyle kalabalıklaşan, İngilizlerin hem de nasıl sömürdüğü uzaktan kumandalı uşakları, Çanakkale'de "Biz kimiz, neyiz, burda ne işimiz var" dediler.. İlk defa "Biz Avustralya ulusuyuz, İngiliz kölesi değil" dediler..
Çanakkale, burada bir Cumhuriyet, orada bir Millet yarattı..