Sakın ola eleştirmenlerin lafı eveleyip gevelemelerine kanmayın.. The Water Diviner/ Son Umut, başından sonuna ilgiyle, merakla, heyecanla, coşkuyla, keyifle, hepsinden önemlisi, bu ülkenin insanı olarak gururla izleyeceğiniz mükemmel bir film..
Olağanüstü güzel.. Hiç vakit kaybetmeyin, gidin, bir an önce izleyin..
Ben cumartesi günü, tamamen dolu bir salonda, aynen benim gibi heyecan duydukları hallerinden belli insanlarla izlerken, ayrıca mutlu oldum.. Zaman zaman da göz yaşlarımı tutamadım..
Bu filmi yazanlar ve yapanlar Avustralyalı.. Yani Çanakkale'de yendiklerimiz.. Çanakkale'den arkalarında binlerce kayıp bırakarak kaçanlar yani..
Film, onlara, yani kendilerine soruyor?.
"Ne işimiz vardı orda..
Türkler sadece vatanlarını koruyorlardı.."
Gece Yarısı Ekspresi'nde ne kadar Türk varsa, hepsi kötü insanlardı. Öyle ki, romanı yazan Billy Hayes bile yıllar sonra "Filme çekenlerin, Türk nefreti yaratmak için yalan yanlış bir sürü şeyi eklediklerini" itiraf etti.
Bu filmde Türk olan herkes "İyi!.."
Hele de Çanakkale'de Anzaclara karşı savaşırken en yakınlarını kaybeden iki asker, Binbaşı Yılmaz Erdoğan ve çavuş Cem Yılmaz'ın can düşmanı olmaları gereken bir Avustralyalı'ya yardım etmek için hayatlarını tehlikeye atmaları müthiş bir yorum..
Film, gerçek olaylardan yola çıkıyor. İşgal yıllarında İstanbul'a ve Çanakkale'ye gelen bir İngiliz Albayın basılan hatıralarında, Çanakkale'de oğullarının mezarını aramaya gelen bir Avustralyalıya rastladığı yazıyormuş.
Russel Crowe'un teması işte bu. Çocuklarının izini bulmak için geldiği İstanbul'dan Çanakkale'ye geçiyor. İkisinin cesetlerini buluyor da.. Üçüncü yok.. Yılmaz Erdoğan destek oluyor üçüncünün izini buluyor. O sırada Kurtuluş Savaşı başlamış. Bizimkiler Anadolu'ya geçerlerken, Crowe'u da yanlarına alıyorlar..
Çekimler harika.. Yılmaz Erdoğan olağanüstü etkili bir oyunculuk sergiliyor. Ocak ayında dağıtılacak Avustralya Oscarları'nda en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü adayı zaten. Ayni yarışmada En İyi Film Adayları arasında da var.
Russel Crowe En İyi Erkek Oyuncu, karısını oynayan Jaqueline Mc Kenzie de En İyi Yardımcı Kadın Ödülü adayı ayrıca..
Filmin son jeneriği yazarken ve bizim aceleci milletimiz, tabakhaneye yetişmek için her zamanki gibi hızla fırlayıp giderken, harika bir şarkı dinliyorsunuz..
Bayıldım ve bekledim "Kimindir bu şarkı" diye merak edip.. Şarkıyı Russel Crowe yazmış, iyi mi?. Daha orta okulda iken müzik gurubu kurduğu bilinen, oyuncu olmadan önce, sahneye şarkıcı olarak çıkan Crowe'un şarkısını Şebnem Ferah da seslendirmiş. Bizim yapımcılarla konuştum. Bürokratik engellerle bu gösterime yetişmemiş, Şebnemli final.. Nisan ayında, Avustralyalı kızın yerine Şebnem okuyacakmış.. "Harika yorumladı" dediler..