Çok duygusal bir gece daha yaşadık, Türkiye Spor Yazarları Derneği salonlarında, salı akşamı.. Sevgili Nermin, o vefakar, o örnek eş, kocası Atilla Gökçe'nin 50. Gazetecilik Yılı için bir sürpriz düzenlemişti. Önceden haberdar edilen biz eski dostlar orada erkenden toplanacaktık, Nermin başımızda.. Sonra Atilla salona girecekti. Sürpriz Nermin'e oldu.. Gecenin sonuna yetişebildi, Ataşehir'den.. Bu kentte trafik diye bir düzenin, trafik diye bir müdürlüğün olduğuna saf saf inananlardan biri olarak ve de hesaplarını 2 saat evvel TSYD'de olmak üzere yaparak yola çıktığı halde, yollarda sürünmüştü, saatlerce..
Nermin gelir gelmez, benim masamda oturan Mustafa Denizli'yi sahneye çağırdı ve ona bir buket verdi.. Niyesini o gece az önce öğrenmiştik Atilla'dan..
1964 yılında İzmir'de polis adliye muhabiri olarak mesleğe başlamış, Atilla, Akşam'da.. İzmir bürosu 3 kişi topu topu.. Bu yüzden 17 yaşındaki çaylağı yerel spor olaylarına da gönderiyorlar.
Bir maça gitmiş. Orada, kendisi gibi tüysüz bir delikanlının attığı müthiş gole bayılmış, oturmuş, bütün yazı, o golü yazmış..
Ertesi gün yazıyı okuyan patron Malik Yolaç bayılmış.. "Bu çocuğu hemen İstanbul'a çağırın" demiş. Gidiş o gidiş..
Atilla'nın İstanbul'a taşınmasına, polis adliyeden spora transferine sebep olan, kaderini değiştiren o inanılmaz golü atan tüysüz oğlan Altaylı Mustafa.. Mustafa Denizli!..
Orhan Ertanhan, çok hoş sunuculuk yapınca Atillalı anılar başladı. Tabii, Halit Ağabey'den.. 90'a bir basamağı kalmış Kıvanç, hepimizin kıvancı.. Aslanlar gibiydi.. (Maaşallah deyin.) Sonra birbiri ardına dizildik, eski dostlar, yeni dostlar..
Mustafa Denizli, Fatih Terim hocamla birlikte geldi, benim 50'nci yılımda olduğu gibi.. Ama bu defa az takıldılar birbirlerine.. Şansal çok tatlı şeyler anlattı. Fikret Ünlü anlattı. Kürsüye gelen herkesi saysam, burası telefon rehberine döner..
Sonunda 50. Yıl pastası geldi. Atilla, Nermin, harika kızlar ve hepsi manken gibi torunlar pastanın etrafına toplandılar.. Göz yaşartan bir aile tablosu ortaya çıktı..
..Ve de alkışlar!..
Alkışlar, Sevgili Atilla,
Gerçek spor yazarları kuşağının son örneklerinden birisin.. Bu ülkede Olimpik sporları konuşup, yazacak kaç kişi kaldı.. Etrafa bakıyorum, bayrağı vereceğin biri bile yok, görünürde..
Aslında, edebiyat, kültür, sanat, felsefe merakını ve vizyonunu da yakından biliyorum. Bu zengin kafayı, sporla çerçevelemen, medyamız için de bir kayıp öte yandan..
İstesen, ya da birileri farkına varsa, bu ülkenin en keyifle okunan köşe yazarlarından biriydin bugün!.
Bunları düşünürken karşımdaki tabloya, Gökçe ailesine bir daha baktım.. Sımsıkı sarılmış kucaklaşmanıza..
"Boş ver be" dedim.. "Bu zenginlik her şeye değer!.."