Ağabeyim Öcal Uluç'tan, bu işe birlikte başladığımız ilk günden beri çok şey öğrendim. Hala da öğrenmeye devam ediyorum.
Türkiye gazetesinde, çarşamba günü çıkan yazısı çarptı beni. Okuru olarak müthiş keyiflendim. Enfesti. Ama gazeteci olarak utandım.. Biz burada, İstanbul'da olayların içinde yaşıyoruz, yüzlerce gazeteci.. Tonla spor, tonla magazin muhabiri.. Köşe yazarı.. Hiçbirimizin aklına gelmiyor.. İzmir'de Urla'da yıllardan beri köşesine çekilmiş oturan ağabeyim, hem de oturduğu yerden, bir kaç telefonla, son zamanların en güzel spor ve magazin yazısına imza atıyor..
Ağabeyim yazmış bitirmiş, ama en sonunda hepimize dokundurmadan edememiş.
"Şuhususu da yazmadan, yazıma nokta koyamadım; şaştığım bir şey daha var. Bu konuda bunca haber yapıldı, bir genç spor yazarı arkadaş da bu benim merak ettiğim şeyleri merak edip neden araştırmamış ve bugüne kadar, herkesin merakla okuyacağı bir haber yapmamıştı, acaba?.."
***
Onun merak edip, biz İstanbul'da yaşayan bakar körlerin merak etmediği şey, Sabri ve Caner'in eşlerine hediye ettikleri Lamborghiniler.. Hani bütün gazetelerde Allahın günü hem de ayni fotoğraf ve ayni başlıklarla, birbirinin tıpkısı sayfalar dolduruyoruz ya, sözde rakipler olarak.. Spor magazin sayfalarımızda, hafta sonu eklerimizde yüz kere gördük o arabaların resimlerini ve haberlerini ya..
Trene bakar gibi bakmışız.. İçten içten kıskanmışız da belki..
Öcal ağabeyim de, bakmış ama o merak etmiş.. Neyi mi?.
Okuyalım..
"Ey İstanbullular, sakın ola ki, Bayan Asena Erkin'in ya da Bayan Yağmur Sarıoğlu'nun kullandığı otomobillere çarpmayın. Onları yollarda, bulvarlarda, caddelerde, sokaklarda gördüğünüzde, tıpkı önünüzden, arkanızdan sirenlerini çala çala gelen ambulanslara yol verdiğiniz gibi, arabanızı yolun kenarına çekip durun. Yoksa o otomobillere çarparsanız ve de hasar büyükse yandınız!..
İşte bu yazı, sizlere neden yanacağınızı anlatıyor!.." demiş ve girmiş..
"İşe eşler karışınca, benim de kafam karıştı. Çevirdim, evimi ve otomobilimi sigorta ettirdiğim şirketin acentası, sevgili Zafer kardeşimin telefonunu ve sordum:
'Futbolcu Caner'in eşine aldığı Lamborghini Huracan, ya da Sabri'nin eşine aldığı ve bu yıl Türkiye'de satılan en pahalı otomobil olan Lamborghini Aventador çok hoşuma gitti, onlardan bir tane almayı düşünüyorum. Bunların kasko sigortaları için yılda kaç para ödeyeceğim?..'
Telefondan 10-15 saniye ses çıkmadı, hattın düştüğünü sandım. Karşımdan nihayet ses geldi; 'Abi, vallahi bunca yılın sigortacısıyım, hiç böyle bir marka otomobil sigorta etmedim. Kaç para bu otomobiller?..'
'Birini 2 milyon, ötekini 2.5 milyon Türk lirasına alabileceğim!..'
'Oooo, abi, biz bu kadar pahalı bir arabayı sigorta edemeyiz, özel poliçe gerek.'
'Peki, siz edemiyorsunuz, eden şirket yok mu, yıllık kaskosu kaç para, öğrenebilir misin?..' 'Tabii Öcal abi, ben bir araştırayım, sana dönerim!..'
Bundan sonra bu konuda vereceğim rakamlar gerçek değilse, bunun sorumluluğu sevgili Zafer'e ait, ben onun yalancısıyım!.." diyor, ağbim..
Zafer epey bir zaman sonra aramış.. Anlatmış.
"Abi, bu tip arabalarını sigorta eden şirket sayısı az. Birkaç tane, ben ikisini öğrendim (Adlarını verdi); ilki için yılda 175 bin ile 195 bin lira, ikincisi için 203 bin lira ile 237 bin lira (eski para ile milyar) prim ödemen gerekecek.'
"Susamış aygırlar gibi benzin içmelerini, vergilerinin ne kadar olacağını, yedek parçaları ve servisleri için bile, asgari ücretli bir ailenin 10-15 yılda harcadığı paradan fazlasının ödenmesi gerektiğini düşünerek sordum; 'Başka bir şeyler öğrendin mi?..'
'Öcal abi, daha önemlisi bu otomobile çarptın mı ve de sorumluluk payın fazla ise, hele hele bütün sorumluluk sendeyse, yandın. Bizim yaptığımız senin kaskon, çarptığın otomobilin zararını karşılayamaz, karşılamıyor. Hemen otomobilinin anahtarını çarptığın arabanın sahibine teslim et. Eğer bütün sorumluluk sende ise, o da yetmez, Urla'daki evi de satabilirsin, haberin olsun!..'
Aldı mı beni bir tasa; ya Asena Erkin ya da Yağmur Sarıoğlu, yaz aylarında tatil için Çeşme ya da Alaçatı'ya gelirlerse ve de otobanda onların Lamborghini'lerine çarparsam ne olur benim hâlim?..
Yaz aylarında İzmir-Çeşme otobanına çıkmasam mı, acaba?..
***
Şimdi söyleyin, son zamanlarda, böylesi keyifli, böylesi meraklı ve böylesi çarpıcı bir "Spor magazini" yazısı okudunuz mu?.
Hepimize çok tatlı, ama meslek açısından çok acı bir ders verdin, Sevgili Ağabeyim!..
Gazeteciliğin temelinin "Merak" olduğunu en az bin defa yazan, ben, en başta!..