Harika bir açılış yaptı, Sevgili Evin, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Konserleri'nin 18. yılı için..
Açılış konuşması da Gürer Aykal şefimden geldi. Borusan Flarmoni'yi kuran.. Onun içinden İstanbul Sinfonietta'yı, onun içinden, dünya şampiyonu Borusan Kuartet'i çıkaran, dünya çapında müzik adamımız, ülkesel gururumuz Gürer Aykal..
"Dünyanın başka üniversitesinde, 18 yıldır devam eden başka geleneksel konserler var mıdır, bilmiyorum, bu yüzden, eskisi, yenisi, bir kısmı şu anda karşımda rektörlerime teşekkür ediyorum..
Bu konserleri başaran Evin İlyasoğlu'na teşekkür ediyorum. O minicik bir hanımefendi, ama yazdığı kitaplar boyunu aşar. Hocalık yapıyor. Ve de bu konserleri düzenliyor. Bunca şeye nasıl yetişiyor.. İşte orda durun.. Onları, bu geceyi onun anısına düzenlediğimiz eşi Eyüp İlyasoğlu'na borçlu" dedi..
Tagore'u hatırladım bir daha.. "Aleve aydınlığı için teşekkür et. Ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak, lambayı tutanı da unutma.."
"Eyüp çok yakın arkadaşımdı" dedi, Gürer.. Bu gece ilk eserimiz, Elgar'ın Serenad'ını onun için seslendireceğiz.. Evinize gittiğinizde plaklarınızı çıkarın, dinleyin ve mukayese edin. İstanbul Sinfonietta'nın nasıl müzik yaptığını o zaman göreceksiniz.."
İstanbul Sinfonietta, harika bir Elgar çaldı, nemli gözlerle izlediğimiz..
Hüznü, 18. Yıl Açılış coşkusuna çeviren ise Haydn'ın Viyolonsel Konçertosu oldu..
Hayatı filmlere konu olabilecek Amit Peled öylesine bir çello starı oldu ki, dünyada, Marta Casals, Pablo Casals'ın eşi, kocasının çellosunu bu genç yıldıza armağan etti.
Peled, Albert Long Hall'de "Pablo" adını verdiği o çello ile çaldı işte.. Kıyamet koptu. Ana yazıda onu yazdım zaten.. Sonra..
Ne yazık ki, Yasemin'le bir anlaşmazlık sonucu ayni gece, beni bekleyen 12 kişilik bir guruba yemek sözü verdiğim için, çok sevdiğim Çaykovski'nin çok sevdiğim Floransa Anısı'nı dinleyemeden ayrılmak zorunda kaldım, Albert Long Hall'den, aklımı orda bırakarak..