"Sizi bir dünya güzelliğinin içinden geçireceğim" dedim, Çetin'e..
Çetin ve eşi Jetta, Ankara'dan, 70'li yıllardan arkadaşlarım.. Çetin, bizim damat Fethi'nin Kolej'den sınıf arkadaşı.. Ben İstanbul'a göçerken, onlar daha uzağa, Washington'a gittiler.. Yazları tatile gelirler..
Pazartesi döneceklerdi.. Serpil kahvaltıya davet etti hepimizi, Tuzla'ya..
Çetinleri de aldım, cumartesi sabahı.. Gittik..
Harika bir kahvaltı hazırlamış Serpil.. Hepsi Tuzla pazarından alınmış, domatesler, salatalıklar, biberler.. Kavunlar, karpuzlar.. Yumurtalar.. Serpil'in kendi yaptığı çeşit çeşit reçeller.. Sosisler, salamlar, sucuklar, ızgarada kızarmış pastırmalar.. Çeşit çeşit zeytinler.. Peynirler.. Hepsi Tuzla'dan..
Böyle bir kahvaltı sofrasını, hemen çevrenizdeki yerlerden, taptaze ve bu bolluk ve çeşitte bulma şansınız kaç ülkede vardır acaba diye düşünün istedim. Ondan yazıyorum.. Daha unuttuklarım da var..
Dünyayı gezdim bilirim.. Tanrının nasıl cömert davrandığı bir ülkede yaşadığımızı..
Ne ararsan bulunur, yetişir, çıkar..
Tüm dünya ile mukayese edin.. Boldur..
Ucuzdur..
Neşe içinde kahvaltı bitti.. Kahveler içildi.. Dönüş saati geldi..
"Şimdi sizi dünyanın en güzel sahil yolundan götüreceğim" dedim..
"Dünyanın en güzel" yakıştırması benim değil, nur içinde yatsın Kazım Baba'nın..
"Böyle bir sahil yolu Kaliforniya'da yok" derdi.. Güzelliği dünyaca ünlü Kaliforniya'da 40 yıldır yaşayan biri olarak.. Her Tuzla dönüşü, sahilden giderdik mutlak, otobanda 35 dakikada bitirmek değil, sahilden 1.5 saat yaşamak için yolu..
"Yolu yaşamak" zaten benim felsefemdi.. Dünyanın en güzel yolunu yaşamak dururken, otobanda Tabakhaneye mi yetişecektim..
Pendik'ten başladı güzellikler.. Bostancı'ya kadar..
Bedrettin Dalan dostumun dünyaya kazandırdığı bir güzellik bu.. Bu sahilde kışın Şişli'de yaşayan zenginlerin yazlıkları, yalı köşkleri, villaları vardı bizim çocukluğumuzda.. Arada nasılsa boş kalmış arsalara, tarlalara, banliyö treni ile gelir, piknik yapar,denize girerdik hafta sonları, köşklerinin bahçesinde hizmetçiler, uşaklarla lüks içinde yaşayan zenginlere imrenerek..
Dalan, o yalıların önündeki denizi doldurdu.. Altı şeritli, gidiş dönüş bölünmüş bir yol yaptı ki, ulaşım kolay olsun.. Bu yolun iki yanını da boydan boya park yaptı, kilometrelerce.. Kara tarafı, gelenlere hizmet.. Oto parklar.. Dükkanlar, kafeler, restoranlar.. Ne lazımsa artık.. Deniz tarafı eğlence, dinlence, piknik ve plaj parkı, kilometrelerce.. Mangal gölge ve çimenleri.. Koşu ve yürüyüş yolları.. Aletli spor çalışma alanları.. Çocuk bahçeleri.. Açık hava konser ve gösteri alanları..
"Sahiller halka böyle açılır" dedi Dalan.. Bir kaç zengin aileyi denizden biraz uzaklaştırınca sahil tüm İstanbulluların oldu..
Denizi ve deniz kenarı parkında sezonun son hafta sonlarını değerlendirmek isteyenleri seyrederek geçtik sahilden.. Bostancı'ya yaklaşırken, karşımıza çıkan Adalar manzaramızı iyice eşsizleştirirken.. Bostancı'da, Bağdat Caddesi'ne girdik.. Türkiye'nin, İstanbul'un nerelere geldiğini gösteren cadde burası..
New York'un ünlü Beşinci Bulvar'ından aşağı değil.. Londra'nın Oxford Caddesi'nden de.. Paris'in Şanzelize'sinden de aşağı kalmaz..
Dünyanın hangi ünlü markası varsa, burda yan yana.. Ayrıca bizim markalarımız.. Geniş kaldırımlar tıklım tıklım dolu.. İki dükkanda bir, kafeler, restoranlar.. Hepsi dolu.. Bağdat Caddesi hayat dolu.. Bağdat Caddesi yaşıyor..
Bağdat Caddesi cıvıl cıvıl..
"Nasıl muhteşem bir ülkede yaşıyoruz, Tanrım" diyeceğim içimden.. Diyemiyorum.. Çünkü bize, bu dünya güzeli ülkede yaşama şansını bahşetmiş Tanrımıza layık olamamışız.. Hatta nankörlük etmişiz.. Onun verdiği bu güzellikler içinde gülerek yaşayacağımıza, durduk yerde öfke küpüne dönmüş, birbirimizi yiyoruz.
Yakıyor, yıkıyor, öldürüyoruz..
Neden?..
Somali'de, açlıktan, yokluktan sürünen insanların birbirlerini öldürmelerini anlayamıyorum, ben..
Bu bolluk, bu güzellikler içinde yaşayan bizlerin, cenneti cehenneme çevirmek için çırpınmalarını nasıl anlayayım?.
Ne yapıyoruz biz?..
Neler yaptırıyorlar bize?..