Sabancı Müzesi'nde, Dali ve Picasso'dan sonra Katalan Üçlemesi'nin sonuncusu Miro Sergisi'ni gezerken, sevgili hocam, Prof. Nazan Ölçer "Katalanlar biraz bize benzer. Mağrur.. Dik başlı.. İsyankar.. Savaşçı" demişti..
"Belki de biraz karışmışlığımız vardır da ondan" diye de gülümsemişti..
Foça'ya yerleşen tüccar koloniciler, Anadolu insanı ile de karışıp büyünce, oralar yetmez olmuş.. Gemilere binip açılmışlar.. Bir bölümü Marsilya'ya yanaşmış. Bir bölümü devam etmiş.. Barcelona'ya, Katalan devletinin başkentine gitmişler. O zamanlar büyükçe bir kasaba.. Oraya yerleşmiş, bizim Foçalılar..
Miro'dan ben birazcık söz ettim bir kaç gün evvel. Asıl yazıyı, yarın ailenin sanat uzmanı Serpil'in kaleminden yarın okuyacaksınız..
Bugün ben bir başka Katalanlı'dan söz edeceğim..
Bütün dünya İspanya'ya baş kaldıran ve "Bağımsızlık için referandum" kararı alan Katalanlar'dan söz ederken, benim özel, Katalan haftam tesadüflerle devam ediyor.
Boğaziçi Üniversitesi geleneksel konserlerinin 18. yılı açılış konserinde konuk, dünyaca ünlü çelist Amit Peled'di. Gürer Aykal ve İstanbul Sinfonietta eşliğinde harika bir Haydn Konçertosu seslendirdikten sonra, alkış kıyamet tekrar geldi..
Çellosunu gösterdi.. Anlattı..
"Bu çaldığım çello, 20'nci yüzyılın en büyük çelisti Katalan Paplo Casals'a ait. Bana armağan ettikleri için nasıl gururlu olduğumu tahmin edebilirsiniz. Şimdi size Casals'ın çellosu ile, Pablo Casals'ın her konserinde "Bis" parçası olarak çaldığı bir Katalan Şarkısı 'Song of Birds'i seslendireceğim. Üstad bu parçayı en son Birleşmiş Milletler'de, 95 yaşında iken, ölümünden bir yıl önce, bu çelloyla çalmıştı."
Casals, Franco faşizmine karşı Cumhuriyetçiler safında yer almıştı, tıpkı Miro, Dali ve Picasso gibi.. Franco savaşı kazanınca, bir daha İspanya'ya dönmemiş, hatta "Bu adam İspanya'yı yönettiği sürece çalmayacağım" demiş ve susmuştu.. Dünyanın ısrarı baskısı ile, yıllar sonra gene çellosunun başına geçti ama, tek başına protestosunu sürdürdü. İspanya'da çalmadığı gibi, Franco İspanyasına destek veren, o İspanya'yı tanıyan hiç bir ülkede de çalmadı.. Başta Amerika..
Amerika boykotunun tek istisnası, kişisel olarak çok sevdiği, ilkelerini yürekten desteklediği John F. Kennedy'nin özel davetini kabul edip, Beyaz Saray'da çalması oldu.
Peled "Casals'ın ölüm töreninde çalınan "Song of the birds"i sunuyorum şimdi" dedi ve hepimizi büyüleyen Katalan şarkısının nağmeleri gene Gürer Aykal, gene İstanbul Sinfonietta eşliğinde salona yayıldı..
Alkışlar daha da büyüdü, tabii. Ve herkes ayaktaydı..
Peled bir daha geldi..
"Bu defa çok değişik bir şey yapacağım.. Çalmayacağım. Paplo Casals'ın sözlerini okuyacağım size" dedi.. İç cebinden hırpalanmış, buruşmuş bir kağıt çıkardı.. Okumaya başladı..
"Her saniye evrende, yeni ve benzersiz bir an yaşıyoruz. Öyle bir an ki, tekrar etmesi mümkün değil. Ve çocuklarımıza ne öğretiyoruz. İki artı ikinin dört ettiğini öğretiyoruz. Ve Fransa'nın başkentinin Paris olduğunu öğretiyoruz. Ne zaman onlara, ne olduklarını da öğreteceğiz?. Hepsine şöyle demeliyiz: Ne olduğunu biliyor musun?. Sen bir mucizesin. Sen benzersizsin. Geçen bunca yılda senin gibi bir çocuk daha gelmedi. Ayakların, kolların, akıllı parmakların sana yolunu gösterecek. Sen bir Shakespeare, bir Michelangelo, bir Beethoven olabilirsin. Sen her şey olacak yeteneklere sahipsin. Evet, sen bir mucizesin. Ve sen, büyüdüğün zaman, tıpkı sana benzeyen bir başkasına, bir başka mucizeye zarar verebilir misin?. Çalışmalısın, hepimiz çalışmalıyız ve dünyamızı, onun çocuklarına layık hale getirmeliyiz!.."