Her gün, her olayda ayni şey.. Artık örneğe gerek duymuyorum..
Kimsenin kimseye laf söyleme hakkı yok.. Herkesin kafasında "Kendi" suçlusu var..
Yahu Adalet Heykelindeki kadının gözü bağlıdır. Görmez.. Niye ayrım yapmasın diye..
O zaman niye yapıyoruz?.
Biri tutuklanıyor, kıyameti koparıyoruz.. Çünkü o bizim kafamızda suçsuz. Biri tutuksuz yargılanıyor, gene kıyameti koparıyoruz.. Çünkü biz onu mahkum etmişiz bile..
Peki mahkemeler ne işe yarıyor o zaman?.
Yahu "Masumiyet karinesi" yani "Suçu kesinleşene kadar herkes suçsuzdur" ilkesi herkes için geçerlidir. Sadece bizimkiler için değil..
Kafamızda mahkum ettiklerimiz içeri atılsın diye kıyameti koparırken, tutuklulukları senelere uzatıp, mahkumiyete döndürenlerin ekmeklerine yağ sürdüğümüzün farkında değiliz, hiç birimiz.. Ne konuşanlar, ne yazanlar, ne yorumlayanlar..
"Masumiyet Karinesi" ne demek bilir misiniz?.
Kimse masum olduğunu kanıtlamak zorunda değildir. Suçlayan suçu ispatla yükümlüdür. Onun suçlaması mahkumiyete varırsa, o karar kesinleşirse "Masum" o zaman suçlu olur..
Tutuksuz yargılama kararı veren yargıçları suçlamaktan vaz geçelim.. Doğruyu onlar yapıyorlar aslında.. Masumiyet Karinesi'ni uyguluyorlar.. Bizim tartışacaklarımız "İlle de tutuklu" diyen yargıçlar.. Onlar "Niçin tutuklu" sorusuna kamu vicdanını rahatlatacak bir yanıt vermek zorunda olanlardır, asıl, "Tutuksuz" diyenler değil..
Adalet, evrenseldir. Her yerde, herkes için..
Sadece bizim kafamızda ve herkese ayrı değil!..