GÜNLERDİR bir kaşık suda fırtına koparılıyor. Durduk yerde "Hadise" yaratıyoruz. Ama meselenin özüne kimse girmiyor. Dün Mevlüt Tezel'i okudum sonunda.. Gerçeği, acı gerçeği cesaretle yazan tek kalem..
Dünyada yeni ve hoş bir eğilim var. Milli maçlardan önce milli marşları bir solist okuyor..
Amerika'da Türkiye- Çek Cumhuriyeti maçının organizatörleri de bu eğilime uymuş. Bizim milli marşımızı, Hadise söylemiş. Ben dinlememiştim.
Kırmızı Çizgi'de (NTV), Mehmet Aslan çok şirin söylediğini anlatınca bir yerden buldum..
Hoş söylemiş kız.. Hem de arkasında hiç enstrüman olmadan.. Dünyanın en zor işidir böyle söylemek.. Hem de dünyanın en zor milli marşını söylemek..
"İlk taşı günahsızlar atsın" der ya eskiler..
Hadise'ye saldıranların bir teki, müzisyenler dahil, arkalarında saz olmadan ekrana çıkıp söylemeye cesaret edebilirler mi?. Sıkı mı?..
Türk milli marşının her toplu söylenişi, eğer eğitimli bir koro değilse, kakofonidir. Yani rezillik..
Çünkü bu beste hem zor, hem de Mevlüt altını çizmiş, yanlıştır. Söz ve müzik uymaz. Sözcükler ortadan bölünür. "Larda yüzen alsancak" gibi anlamsız cümleler "O be" diye garip çığlıklar ortaya çıkar..
Köşe yazarları, müzisyenler, konu gündeme gelmişken, bu yanlış besteyi tartışıp düzeltilmesi savaşına gireceklerine bol keseden Hadise'ye saldırıp hamaset yaparlar..
Sezen Cumhur dostum "Kepazelik" demiş, Hadise'nin okuması için. Asıl kepazelik, Sezen'in bu çirkin, bu yanlış ve bu anlamsız saldırısı oysa..
Hadise'nin okuyuşunu beğenir, beğenmezsiniz..
Bu bir performanstır sonunda. Maria Callas'ı bile beğenmeme hakkınız vardır.. Herkesin fikrine, zevkine saygı..
Ama asıl yanlışı görmezden gelip bir genç kıza hakarete varan saldırılarda bulunmanın adı, fikir özgürlüğü olamaz..
Meselenin aslını, özünü tartışmaya var mısınız?.
Yüreğiniz var mı?.