"Bu gece burada sadece Semiha Berksoy'un değil, Türk Operasının da yüzüncü doğum gününü kutluyoruz" deyişi ne güzeldi Rengim Gökmen'in..
Kadıköy Süreyya'nın, Semiha Berksoy'un ilk sahneye çıktığı salon olduğunu da o gece kızı Zeliha'dan öğrendik..
Darülbedai Tiyatro okuluna giderken, şan dersleri de alan küçük kız, Süreyya'da operetler oynayan Ses Tiyatrosu'nun büyük yıldızı Suzan Lütfüllah'ın aniden ölümü üzerine, onun yerine çağrılır ve daha öğrenciyken, 18 yaşında başlar.. Başlayış o başlayış..
Daha ilkokuldayken zengin hayaller kuran ve öyküler yazan küçük kız, hayranı olduğu bir Hollywood yıldızına da mektuplar yollar..
"Ben de filmler çekeceğim.. Onları izleyin, fikrinizi söyleyin.. Almanya'ya gideceğim. Orada opera söyleyeceğim. Takip edin" diyen mektuplar..
..Ve dediklerini yapar.. Muhsin Ertuğrul ile film çeker. Devlet tarafından gönderildiği Almanya'da fevkalade başarılı bir şan eğitimi alır.. Almanlar 1939 yılında onu Berlin Operası'nda Strauss'un 75. Doğum yılı şenliklerinde Ariadne auf Naxos'ta başrole çıkarırlar..
Rengim Gökmen "Bu operayı biz Türkiye'de ilk defa geçen yıl İzmir'de sahneledik. Yani Semiha'yı 70 yıl geriden izliyoruz" dedi..
Almanlar Semiha'ya hayrandır ama ellerinde tutamazlar.. Atatürk "Yurt dışına eğitime yolladığımız bu kıvılcımlar birer volkan olarak döneceklerdir" demiştir ya.. Tam bir cumhuriyet kadını ve yürekten Atatürkçü Semiha "Vatanıma hizmet etmeliyim" der ve döner.. Yeni yeni temelleri atılan Devlet Operası'nın baş yıldızı olur..
Ben onu Keşanlı Ali müzikalinde tanıdım.. Muhteşem bir Şerife Abla oldu. Sırf onu dinlemek için bu müzikale Ankara Gençlik Parkı'nda en az yirmi defa gittiğimi hatırlıyorum. Sadece sesi değil, olağanüstü oyun yeteneğiyle harikalar yaratıyordu.
Yıllar yıllar sonra kızı Sevgili Zeliha sayesinde tanıştık. Bir araya geldik. Artık resim yapıyordu.. Çılgın resimler..
Venedik Bienalin'e ressam olarak davet edildiğinde 90 yaşındaydı. Gene 90 yaşında iken Lüksemburg Bienali'nde sahneye çıkıp şarkı söyledi..
Onu 94 yaşında kaybettik..
100. Doğum günü için düzenlenen törene Kadıköylüler gene koşarak geldiler, salonu doldurdular.. İki eksik dikkatimi çekti.. Hayatının önemli bir bölümünü Mendelsohn'un Bach'a adadığı gibi Semiha'ya adayan Bedri Baykam yoktu. Yurt dışındaymış. Bedri, Semiha'nın 100. Yılında burada olmalıydı. Özrü yok.. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın gene yoğun işleri varmış.. Gerçekten öğrenmek isterim. Bakanlık özel kalemi, ya da basın danışmanı bana yazar mı, 24 Mayıs pazartesi akşamı Sayın Bakan nerede olmak zorundaymış?.
Sevgili Dostum Günay, hem de en büyük sanatçılarımız için düzenlenen anma gecelerinden uzak kalıyor, üzülüyorum. Hele koşarak gittikleri ile mukayese edince daha da üzülüyorum.
Gece kısa ve hoş konuşmaların ardından bir konserle sona erdi. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nı Alman Şef Winfried Müller yönetti. Sopranolar, Selva Erdener, Ayşe Sezerman ve Evren Ekşi gecenin solistleri oldular.
Rengim Gökmen'in dediği gibi Semiha sadece bir soprano değil, operaydı. O gece orada, tenorlar, baslar, baritonlar, hatta korolar olabilir, çok daha renkli, çok daha görkemli, çok daha popüler bir konser verilebilirdi.
Dahası, Semiha bir operet ve müzikal yıldızıydı ayni zamanda.. Oralardan da örnekler sunulabilirdi..
Mesela finalde kızı Zeliha, Şerife Abla'nın şarkısını söylese, gece harika bir coşku ile kapanırdı.
Önemli değil..
Semiha Berksoy gibi bir anıtı, 100. Doğum Günü'nde anmak, unutulmadığını ve unutulmayacağını göstermek güzeldi.
Emeği geçenlere teşekkür ediyorum..