NURCAN Akkök, Kazım Babanın ölümü üzerine, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın Takvimli Saat adlı dizelerini göndermiş..
"Tanrım paran yoksa biz verelim
Kendine bir saat al
En iyisinden
Bir daha zamanı şaşırma
Vakitli vakitsiz öldürme bizi.."
Kazım'ın ölümü üzerine e-mailler yağdı yüzlerce.. Hayır, bana baş sağlığı dileyen değil.. Kendi üzüntülerini anlatan.. Meğer nasıl yakından tanımışlar Kazım'ı okurlar.. Nasıl sevmişler..
"Kazım sevginin yaşayan adıydı" derken, ne kadar haklıymışım meğer..
Salı gurubu onu andık, bu Salı Ortaköy'de.. O Salı ilk defa aramızda olacaktı, Los Angeles'tan geldiği gün, evine ulaşabilseydi.
***
Orhan Kesikoğlu dost yazanlar arasında..
"2005'te Eskişehir ziyaretinizde yanınızda Kazım Baba ile Shakespeare'de yemek yemiştiniz. Babacanlığı, nezaketi, dostluğu ile Kazım Baba'yı orada tanımıştım. İnsan bir kere gördüğü kişiye üzülebilir mi?.. Evet, üzülebilir.. O gece gösterdiği yakınlığı, içtenliği, ilgiyi hiç unutamam. Geziden kısa bir süre sonra iş yerime Los Angeles'tan bir telefon geldi. Beni böyle güzel bir yer yaptığım için kutluyor, gösterdiğim ilgiye teşekkür ediyordu Kazım Baba.. 'Böyle insanlar kaldı mı' diye düşünürken, bir baba, bir dost kazanmanın mutluluğunu yaşadım" diyor..
İşte tam buydu Kazım, sevgili dostlar.. Tam buydu.. Bir gören sever, bir gören unutmaz, unutamazdı..