ASPENDOS'TA yanımda oturan (Bakınız dünkü yazı) Hugo de Greef'e "Nerelisiniz" dedim.. "Belçikalı" dedi.. "Avrupa'nın en küçük ülkelerindendir.."
"Merak etmeyin" dedim, "O küçük ülke, bugünlerde bizde özellikle popüler!.."
"Gerets, Galatasaray'a geldi de ondan değil mi" dedi, hemen..
Vay be.. Opera uzmanı meğer futbola ne kadar meraklıymış.
Galatasaray'ı her Avrupalı gibi yakından tanıyor..
"Çok iyi bir hoca aldılar" dedi.. "Gerets yakında Belçika Milli Takımının başına geçer, çünkü millet onu istiyor!." Sonra Gerets'i bana anlatmaya başladı..
"Çok iyi de futbolcuydu. Savaşçı.. Yenilgi kabul etmez.. Sonuna dek direnir. Bu vasıflarını antrenörlüğüne de taşıdığı için çok sevilir ve sayılır.. 1986'da Meksika'da efsane olan takımın yıldızı idi" derken sözünü kestim.. "Oradaydım. Gerets'i tribünde izleyenler arasındaydım. O zamanı iyi bilirim. Futbolcu Gerets'i de iyi tanırım.."
Rusya'yı kupanın en güzel maçlarından birinde 4-3'le geçişleri.. Favorilerden İspanya'yı çeyrek finalde elemeleri ve o muhteşem Aztek stadında Şampiyon Arjantin'e yarı finalde elenmelerine rağmen efsane olmaları..
"O zaman merak etme" dedi.. "Hocalığı da futbolculuğu kadar iyi. Galatasaraylılar sezona umutla, heyecanla girsinler.."