İlk 12 dakika Galatasaray iyi top kullanıp, etkili pres de yapınca rakibine nefes dahi aldırmadı. Ama bu dakikadan sonra Başakşehir alışılmış pas trafiği klasiğine döndü. Kontrolü ele geçirdiler ama ofansif zenginlik sağlayamıyorlardı. Pozisyon bulma şansları sadece Trezeguet'nin üzerindeydi. Galatasaray da ele geçirdiği kontratak fırsatlarını olumsuz kullandı.
İkinci yarı Başakşehir kontrolü tamamen eline aldı, yoğun bir baskı kurdu. Kerem'in hiç top götüremeyişi veya ona imkân bulamayışının yanında ilk yarının başarılı ismi Babel'in yorulmasına, Mostafa Mohamed'in sadece yürüyerek oynaması da eklenince bütün yük orta saha ile defans bloğuna düştü.
Bu yarıda Trezeguet'nin şovu vardı. Ama birçok önemli girişiminin sonunu getiremeyişi gerçekten ilginçti.
Sonra iki tarafta da oyuncu değişiklikleri başladı ve ikinci yarıyı çok mahkum oynayan Galatasaray son dakikalarda iki önemli pozisyon buldu. En neti de maçın bitiş düdüğünden hemen önceydi.
Sezon başından beri bir gerçek var; Galatasaray biraz daha güçlü takımlar karşısında defansif ağırlıklı kontrol futbolu oynadığında netice alabiliyor. Avrupa kulvarında da bu net biçimde görülmüştü. Çünkü orta sahanın servisi zayıf ama çok mücadele ediyorlar. Örneğin dün büyük maç eksikliğine rağmen takımın en başarılı isimlerinden biri Alpaslan idi... Ama takım riskli futbol oynasa belki de olumsuz göze batacak isim olacaktı Alpaslan...
Tolga'nın müthiş şutunda Muslera'nın müthiş kurtarışı aklımda kalan fantastik bir enstantane oldu. Galatasaray'ın dünkü 1 puanında öne çıkan 1 numaralı isim Muslera idi... Başakşehir bir sistem takımı. Ama son saniyelerdeki hatası dışında bana göre Tolga mükemmel oynadı.