Bunların bir belediyesinin festivalinde, Ataol Behramoğlu adlı vasat şairlerinin konuşmasına geçen gün muttali oldum, şaştım kaldım.
İnsan ihtiyarlaştıkça (hazret 81 yaşında) "bilgeleşmese" de ne bileyim daha etraflıca düşünür, en azından kişiliği oturur.
Bu gitgide meczupluk düzeyine yuvarlanıyor, tutamıyoruz.
Bu yaşta bu denli hamakat, ne desem bilemiyorum. Abdullah Gül'ün veciz ifadesiyle "İnsan gerçekten de hayret ediyor!"
Söz konusu konuşmasının başlangıcında öyle bir "Maalesef Türkiye'miz elden gidiyor arkadaşlar!" dedi ki, içlerinde Ömer Zülfü Livaneli'nin de yer aldığı hazirun "Ne yapmak lazım Paşam?!" dercesine pürdikkat bakakaldı.
Sarışın bir kurda değil de yaşlı bir çakala benziyordu ama felaket çaresizdi. Elden gittiğini söylediği Türkiye'yi nasıl kurtaracaktı, bilemiyordu.
Mesela, PKK'nın "hendek terörü" falan yoktu.
Şayet öyle bir şey olsaydı, "Sanatçılar Girişimi" imza kampanyasıyla terörü yine arkalar, böylece Türkiye'yi kurtarmaya çalışırdı.
Seçim de çoktan bitmişti.
Yoksa "Apaydınlık bir kadın. Samimi, açık sözlü, zarif, slogandan uzak, cesur ve esprili..." diye güzellemeler yaptığı Akşener'le Türkiye'yi kurtarmaya kalkışabilirdi.
Ne ki, Akşener'e artık kendi seçmeni bile inanmıyor.
Seçimden önce "Yıpratmayalım..." dediği Kılıçdaroğlu'yla da değil Türkiye'yi, CHP'yi bile kurtarması mümkün değildi.
Gerçekten de çaresizdi... İş başa düşmüştü. Kendi göbeklerini kendileri kesecekti.
"Arkadaşlar" dedi, "Selahattin Demirtaş ve Mustafa Kemal Atatürkçü generaller hapiste olduğu sürece yediğimiz ekmek ve içtiğimiz su bize haramdır..."
Ömer Zülfü Livaneli dâhil tüm "arkadaşları" alkışladılar. Lakin hiçbiri ayağa kalkacak hâlde değildi.
Naçar, başörtülü kızlarımıza yöneldi. Türkiye'yi onlarla kurtaracaktı. Fakat hazirun içinde tek bir başörtülü yoktu.
Hâliyle anlatmaya koyuldu:
Erzincan'da bir üniversitede dinletisi varmış. Amfi doluymuş, yüzde 98'i de kızmış. Başları örtülüymüş. Ama "dinletisi" sona erince kitaplarını kapışmışlar. Doğubayazıt ve Van'da da aynı şey olmuş...
Dahası, bu başörtülü kızlarımızın önü kesilmese her biri voleybolda Avrupa Şampiyonu olan kızlarımız gibiymiş. Onları candan alkışlıyormuş...
Oldu olacak, başörtülü kızlarımızın önleri kesilmese, boyları da Zehra Güneş kadar uzun olur muymuş, bilemiyoruz. Hazret bu konuda fikir beyan etmemiş...
Seçimden önce başörtüsü için yasa teklifi gündeme geldiğinde, CHP iktidarında başörtülüler kendiliğinden başörtülerini çıkartacaklar diyen Ataol Behramoğlu'nun her ne şekilde olursa olsun başörtülü kızlarımızı umut olarak göstermesi, umarım "aile saadeti" için sorun teşkil etmez.
Zira, CHP Grup Başkanvekili döneminde Engin Özkoç "Cenab-ı Allah sonumuzu hayreylesin..." paylaşımında bulununca, işbu Ataol'un eşi Hülya Bayramoğlu, "Kimiz biz yahu? Cenab-ı Allah'ın kulları mı, yoksa laik ve özgür bir ülkenin vatandaşları mı?" diye isyan etmişti.
O vakit de "Sıkıntı yapma, CHP iktidara gelince Cenab-ı Allah demeyi herkes kendiliğinden bırakır..." diye eşini teselli etmiş midir, bilemiyorum.
Benim bildiğim, onda bu cevher var.