Bu ülkede "aydın ihaneti" veya "aydınların ihaneti" üzerine tonlarca makale, kitap, belge bulabilirsiniz.
Ne ki "sanatçı ihaneti" diye bir "değerlendirmeye" şimdiye değin hiç rastlamadım.
Neden acaba?
Sanatçılara ihanet yakıştırılamadığından mı yoksa ciddiye alınmadıklarından mı?
Belki de sanatçıların aynı zamanda aydın olduğu düşünüldüğündendir.
Gerçekten de "Her sanatçı aydın olmak zorundadır" şeklindeki modern üfürüğe inanıyorsanız, "sanatçı ihaneti" diye ayrı bir başlık açmanız gerekmez.
Oysa, her aydın sanatçı olmak zorunda olmadığı gibi her sanatçı da aydın olmak zorunda değildir.
Öyle yetenekli sanatçılar vardır ki dünyadan haberleri yoktur.
***
Sorumuz hâlâ ortadadır: "Sanatçı ihaneti" söylemine neden hiç gerek duyulmamıştır?
Mesela,
7. Sanat tesmiye edilen sinemada yönetmen, senarist ve oyuncuların arasından "hain" çıkmadığından mı?
Şayet böyleyse...
Kemal Tahir'den Attila İlhan'a,
Peyami Safa'dan Nâzım Hikmet'e kadar "namuslu" aydınlarımızın sinemamıza verdikleri emekler boşa gitmemiş demektir.
Ki,
Nâzım Hikmet diğer aydınlarımızdan farklı olarak sadece senaristlik değil yönetmenlik de yapmıştır. Mesela, Düğün Gecesi'ni (1933) çekmiştir. Daha sonra da konusu bir hayli ilginç olan "Güneşe Doğru" (1937) filmini hem yazıp hem yönetmiştir. (Filmi aramaya kalkışmayın, bulamazsınız, kayıptır. Şu kadarını söyleyeyim, başrolünde
Ferdi Tayfur vardır. E tabii hepinizin bildiği Adanalı Ferdi Tayfur değil, Çanakkaleli Ferdi Tayfur; şu Laurel ve Hardy'ye sesini veren hani.)
***
Metin Erksan, Lütfi Akad, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz,
Yücel Çakmaklı gibi yönetmenlerimiz, Türkan Şoray,
Hülya Koçyiğit, Ayhan Işık,
İzzet Günay gibi aktris ve aktörlerimiz gündelik siyasete dımdızlak girmedikleri ve "toplumsal barıştaki" kuşatıcılıkları sayesinde "sanatçılara" saygınlık kazandırmışlardı.
Hülasa, halka saygı duymuş, karşılığında da saygı görmüşlerdi.
Günümüz sanatçılarının birçoğu, kendileri gibi düşünmeyen meslektaşlarına bile saygı duymuyor.
Tamer Karadağlı'ya yapılanlar nedir öyle?! Bir aforoz etmedikleri kaldı.
Siyasete de çok duyarlılar. Hem de kimi zaman siyasi kampanyalara eklemlenecek kadar...
ABD, Akdeniz'de tatbikat yaparak Türkiye'yi tehdit eder, kulaklarının üzerine yatarlar.
Avrupa Parlamentosu ülkemize parmak sallar, gıkları çıkmaz. Millet
"soykırımcı" ilan edilir, umurlarında olmaz. Hatta desteklerler. Bozguncularla aralarına mesafe koymazlar. Şehirlerde terör hendekleri kazılır, kimden yana oldukları belli olmaz.
15 Temmuz'da halkımızın üzerine tanklar sürülür, birçoğu bankamatik kuyruğuna koşar.
Atatürkçülüğü de kimseye bırakmazlar. Özellikle de ihtiyaç duyduklarında.
FOX TV'nin dijital platformu
Disney Plus "Atatürk dizisini" yasaklayınca içlerinden
"Sansüre hayır!" diyen çıkmadı.
Lakin, FETÖ propagandası gerekçesiyle adı lazım değil bir belgesele tepki gösterilince şappadak "Sansür..." demeye başladılar.
Türk aydınının ihanette başarılı olduğu ölçüde Batı tarafından benimsendiğini söyleyen
Cemil Meriç, "Vatan haininden aydın olmaz" der.
Peki vatan haininden sanatçı olur mu?