Gerçek kahramanlar gerçek hayatta yani sahalarda yetişir. Sahte kahramanlar ise seralarda.
Gerçek kahramanlar ölümsüzdür. O kadar ki, öldükten sonra da kahramanlıkları devam eder.
Buna mukabil, algı operatörlerinin laboratuvarlarda ürettiği sahte kahramanların raf ömrü sınırlıdır.
Mesela, işbaşı yaptırdıkları Kılıçdaroğlu'nu vaktiyle Gandi Kemal veya Karaoğlan diyerek kahramanlaştırmaya çalışmışlardı. Fakat aynı algı operatörleri cumhurbaşkanı adaylığını açıklamadan evvel, "Sakın aday olma!" diyorlardı. Yani, kendi "kahramanlarına" güvenmiyorlardı. Malum 7'li masadaki "al gülüm ver gülüm" pazarlığı sonucunda cumhurbaşkanı adayı ilan edilince, mecburen desteklemeye başladılar.
Lakin, işin içinde sahtelik olunca ne yaparsanız yapın dikiş tutmaz.
Nasıl dikiş tutsun; vaat ettiği İpek Yolu projesini AK Parti'nin tamamladığından, Türkiye'den kalkan trenin Çin'e ilk seferini iki yıl önce yaptığından bile habersiz.
***
Bir de başkasına ait olanı bile bile sahiplenen "sahtekâr kahramanlar" vardır. Bunlar çokluk Kemal Sunal filmlerinde komedi unsuru olarak tebarüz ederler. Başkasının namını çalan karakterler vardır ya, onu diyorum. Nihayetinde kurgudur, gülüp geçersiniz.***
Şuncağızı tartışamayız: Kötülerin düşmanı olmayandan gerçek kahraman olmaz.
Dramada da bu böyledir gerçek hayatta da.
Hem bu vatanın / bu milletin düşmanları seni sevecek hem de bu milletin kahramanı olacaksın, mümkün mü?
Olsan olsan, en fazla sahte kahraman olursun.
Herkes kendine şu soruyu sorsun: Türkiye'nin kadim düşmanları, bilumum müstevliler kime düşman?
Bir başka ifadeyle, küresel emperyalistler ve PKK'dan FETÖ'ye kadar taşeron terör örgütleri kime karşı birleşti?
Aynı soruyu tersinden soralım: Kandil ve Pensilvanya'nın cumhurbaşkanı adayı kim?
Bu aziz millet, gerçek kahramanına sahip çıkacaktır. Nokta.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz