Kılıçdaroğlu'nun "Sana söz" kampanyası bir tek bana mı komik geliyor?
Verdiği sözün mağdurlarından olsaydım yine komik bulur muydum, bilemiyorum.
Benim bildiğim şudur: Kılıçdaroğlu'nun sözüne inanmak için şimdiye değin verdiği hiçbir sözü tutmadığını bilmemek icap eder.
Mesela, 2019'daki yerel belediyelerde seçimlerinde kazandıkları takdirde kimsenin işten atılmayacağına dair "namus sözü" verdiği halde, İmamoğlu marifetiyle İBB'den atılan 14 bini aşkın işçiden haberdar olmamayı icap ettirir.
Bakınız…
Akşener kalksa "Biz kalktığımız masaya bir daha oturmayız" kampanyası düzenlese komik bulmaz mısınız? Babacan da "Olduğun gibi görün göründüğün gibi ol" mottosunu tercih etse ("Görünür değildim ama tam göbeğindeydim" sözünü hatırlayıp) gülmez misiniz?
Kılıçdaroğlu'nun herhangi bir konuda "söz veriyor" olması da aynı şekilde komik işte.
Gelgelelim, Davutoğlu da sözünü tutmadı ama bana hiçbir zaman komik gelmedi.
"Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam..." demişti mesela.
Komik değil trajikomik çünkü, nasıl güleyim!
***
Dün sadakatini dile getirdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'a geçen gün kalkmış iftira atıyor. Hem de "Kürtler çeksin gitsinler…" dediğini iddia edecek kadar!
Sayın Erdoğan, Türkiye'yi bölmek, parçalamak isteyen PKK'ya ve onunla aynı zihniyetle malul olanlara karşı çıktı, Kürtlere değil.
Her şeyden evvel AK Parti bugün de en büyük Kürt partisidir. Erdoğan da Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlerin hukukunu tartışmasız en çok gözeten liderdir. Hatta, CHP'liler sırf bu nedenle Erdoğan'a demediklerini bırakmamışlardı.
Davutoğlu bunları bilmez mi?
"Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanı'mız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak..." diyordu, geldiği şu hale bakın!
Vaktiyle "Ahlaki formasyon eksiliği var" dediği Kılıçdaroğlu'nun (ve CHP'nin) gözüne girmek için mi Erdoğan'a iftira atacak kadar kendini iptizale uğratıyor?
Yazık!...
***
Kendi içler acısı akıbetini görmüyor, bir de "Selçuk Bayraktar, Berat Albayrak'ın akıbetinden ders alması lazım…" diyebiliyor.
Enaniyet ve siyasi hırsı hiç insanın aklını / izanını bu kadar köreltir mi?
Bir kanalda dediklerinin hülasası şu: Erdoğan kimseye güvenmiyormuş. Bundan sebep AK Parti'ye genel başkan olarak aileden birini hazırlıyormuş. Berat Albayrak'ın önünü açmak için de kendisinin önünü kesmişmiş. Önü kesilmeseymiş, AK Parti'yi kurumsallaştıracakmış…
Anlaşılan, önü kesilince o da gitmiş PKK'dan küresel emperyalistlere, FETÖ'den LGBTİ'ye kadar birçok destekçisi olan CHP İttifakı'na duhul etmiş. (Yakında CHP İttifakı'nı da kurumsallaştırmaya kalkışırsa kimsecikler şaşmasın.)
Neyse biz Davutoğlu'nun "anlatısına" geri dönelim:
Erdoğan AK Parti'nin başına illaki aileden birine getirecekmiş! Şimdi de Selçuk Bayraktar'ı hazırlıyormuş!..
Her şeyden evvel, AK Parti'nin ilerdeki genel başkanınınım kim olacağından Davutoğlu'na ne? Ayrıca, Erdoğan kimseye güvenmiyormuş da neden kendisini AK Parti genel başkanı yapmış?
Akıbet mevzuuna gelince…
Berat Albayrak'ın yaptığı hizmetler şimdiden tarihe geçti. Bu hizmetlerin doğalgaz faturalarına bile bugünden yansımaya başladı. Selçuk Bayraktar'ın da savunma sanayiinde devrim niteliğindeki hizmetleri her türlü izahtan varestedir.
Sayın Davutoğlu kendi akıbetine baksın!
İngiltere'den Malezya'ya, ABD'den Pakistan'a, Azerbaycan'dan Libya'ya kadar yeryüzündeki bütün Müslümanlara, "Erdoğan'ı 14 Mayıs'ta devirmeye çalışıyorum!.." dediğinde nasıl karşılık alacağını bir tahayyül etsin.
Sakın ola kimlerle devirmeye çalıştığını söylemesin ama! Karşılığı sözle kalmaz, kovalarlar.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz