Yüzde 86 gibi yüksek bir katılım oranıyla gerçekleşen 14/28 Mayıs seçimlerini geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan üst üste 16. seçimden de zaferle ayrıldı. Bu serbest ve dürüst seçimlere dayanan demokratik rejimlerde eşine rastlanması pek mümkün olmayan bir başarı.
Cumhurbaşkanı hiç duraksamadan daha 28 Mayıs akşamı yeni dönemin ve 9 ay sonraki yerel seçimlerin hazırlıklarına başlanacağının işaretlerini verdi. Akabinde yeni kabinesini açıkladı. Kabine iki bakan dışında tamamen yenilendi. 148 yeni milletvekilinin bulunduğu AK Parti Meclis grubunda da büyük bir yenilenmeye gidildiği göze çarpıyor. Bu sayılar Erdoğan liderliğinin yenilenme kapasitesini ortaya koyuyor. 21 yıllık kesintisiz iktidarın ve zaferle ayrıldığı iki seçimin ardından dahi yenilenmenin getireceği siyasi dinamizmden vazgeçmemek başarının önemli bir sırrı.
Yeni kabine kamuoyundan oldukça olumlu bir reaksiyon aldı. İsimleri tek tek incelediğimizde Erdoğan'ın güçlü bir kadro kurduğunu görüyoruz. Hakan Fidan, Mehmet Şimşek, Cevdet Yılmaz ve Yaşar Güler gibi tecrübeli ve yetkin isimlerle zenginleştirilmiş kabine için Türkiye yüzyılının kabinesi yorumları yapılıyor.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan göreve başlama töreninde yeni döneme ilişkin önemli mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı, devlet başkanı sıfatının öne çıktığı bu konuşmada muhalefete yeni bir sayfa açma ve kucaklaşma çağrısında bulundu. Sivil, özgürlükçü ve toplumsal kapsayıcılığı yüksek bir yeni anayasa yapılması isteğini yineledi. Bu mesajlarla yeni kabineyi birlikte okuduğumuzda Türkiye'nin son 20 yılın kazanımlarını koruyarak yeni bir reform dönemine ilerlediğini söyleyebiliriz.
Yerel Seçimler ve Erdoğan'ın Meydan Okumalarının Arasında Sıkışan Muhalefet
Buna karşın muhalefet cenahında yenilginin siyasi sorumluluğunu üstlenip görevinden ayrılan birini görmediğimiz gibi, kamuoyu ve teşkilatlar önünde sahici ve kapsamlı bir özeleştiri getirildiğine de şahit olmadık. Bu görüntüyü demokratik hesap verebilirlik açısından son derece sorunlu buluyorum. Millet İttifakı liderlerinin ve iki belediye başkanının milyonlarca seçmene bir açıklama borcu yok mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar ve yeni kabinesiyle özgüvenli bir siyaset izlemesi zaten dağınık halde bulunan muhalefetin gardını iyice düşürmüşe benziyor.
Cumhurbaşkanının Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan'ın yer aldığı yeni ekonomi yönetimiyle enflasyonla mücadeleyi öncelediği açık. Bu da muhalefetin yerel seçimlere giderken yüksek enflasyon kozundan mahrum kalabileceğini gösteriyor. Zaten 14 Mayıs öncesi muhalefetin en büyük motivasyonu AK Parti iktidarında ilk kez enflasyon oranlarının yüzde 50'lerin üzerine çıkmış olmasıydı. Şimdi Erdoğan'ın enflasyonu yeniden tek haneye düşürmeye yönelik kararlılığı ve ekonomi yönetiminde yaptığı değişiklikler Millet İttifakının elindeki Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin el değiştirmesiyle sonuçlanabilir.
Öte yandan muhalefet partilerinin yönetimlerinin yenilgi karşısındaki kayıtsızlıkları ve seçmenlerin eleştirilerine kulak tıkamaları Türkiye'nin parti içi demokrasi sorununu da bir kez daha gözler önüne serdi. Siyasi partileri modern hürriyetçi demokrasilerin seviyesine çıkartacak bir reforma ihtiyacımız var. Bu amaç doğrultusunda işe 12 Eylül rejiminden kalma yasanın yerini alacak yeni bir Siyasi Partiler Kanunu (SPK) hazırlayarak başlanmalı. Parti içi demokrasiyi teşvik edecek çerçeve nitelikteki yeni SPK, 28. Dönem TBMM'sinin öncelikleri arasında yer almalı.
Yeni Meclis, Yeni Anayasa ve Hükümet Sistemi
16 partinin yer aldığı ve %94 gibi yüksek bir temsil oranına sahip yeni Meclis Türkiye yüzyılına yakışacak yeni anayasa yapma fırsatını değerlendirmeli. Geçiş ve uyum döneminin sancıları, pandemi, Ukrayna savaşı, ekonomik sıkıntılar ve 6 Şubat depremleri gibi dezavantajlara rağmen başkanlık sistemi Türk toplumundan onay aldığını unutmamak gerekir. Dolayısıyla bugün artık yeni anayasa yapımının önünde hükümet sistemi anlaşmazlığı gibi bir problem olmamalıdır. Muhalefetin 14/28 Mayıs'taki seçmen iradesini doğru yorumlayarak başkanlık sistemine koyduğu rezervi gözden geçirmesi yeni anayasa sürecinin önünü açacaktır.
Bununla birlikte seçim öncesinde bizzat Erdoğan tarafından cumhurbaşkanlığı sisteminde bir restorasyona gidilebileceği ifade edilmişti. Bu bağlamda yürütme organının yasama ve yargı ile ilişkilerini yeniden alacak, denge ve denetleme sistemini güçlendirecek, Anayasada münhasıran belirtilen dört (bakanlıklar, Devlet Denetleme Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu, üst kademe kamu yöneticilerinin atanması) konuda çıkarılacak cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili mahfuz yetki alanı tartışmasını vuzuha kavuşturacak bir anayasa reformunun yapılması beklenebilir.