Akıl bedensel bir fonksiyon değildir. Etrafımıza bakmak yeterlidir. Hiçbir sağlık problemi yaşamayan ama akli fonksiyonlarını yitirenlerle doludur sokaklar.
Bu da gösterir ki, aklı insandan çekip aldığımızda geriye bir et yığını kalmaktadır.
Düşünce beyin hücrelerinde sıçrayan elektrik kıvılcımlarının sonucudur. İnsan beyni Rahman'ın temsilcisidir. Ama ondaki asıl ve mutlak, bizdekiyse vâdeli bir emanettir.
***
Bir konuyu anlatmak için şeriat erbabı âfaktan (dış dünya), hakikat erbabı ise enfüsten (iç dünya) misal gösterir. Ondandır "sema" dendiğinde hoca takımı gökyüzünü, bizse insanın düşünce alemini kastederiz...
Onların devamlı yanılmaları bundandır. Arşı Rahman da gök de gökten nazil olanlar da bu kafanın içindedir.
Bu durumu anlamamalarının sebebi
Hızır'ı arayan adamın karşısına çıkan Hz. Hızır'ın sağ elindeki beni gösterip "böyle bir işareti olanı aramalısın" demesi, karşısındakinin de "ha o zaman anladım, ben böyle birini arar bulurum" demesine benzer. Halbuki Hızır karşısındadır ama o başka kafalardadır...
Bunun nedeni de aklın mertebesidir. Aşağı mertebelerdeki akıl ancak ayakkabısını bağlayan, yiyen içen üreyen ve mülk edinen ve dahi ezberleyen, alışkanlıkların aklıdır. Buna "aklı maaş" denir. Maişetinden, yaşamını sürdürmekten başka bir şey düşünmeyen akıl. Onun bir tık daha aşağısına da hassase denir. Hassase hayvanlar alemine ait bir akıldır.
Böyle bir akla sahip olan insanla hayvan arasındaki fark, insanın ileriyi-geriyi düşünebilir olmasıdır. Bu akla sahip olanlara maymun iştahlı denmiş ve bu tiplerin âdemiyet vasfını alamadıkları anlatılmak istenmiştir. Âdemden önceki takımdır bunlar...
***
Aklın yüksekliğinden bahsedebilmek için onun yeme içme barınma, barınak alanlarını genişletmek için savaşma ve çiftleşme dışında bir şey düşünüp düşünmediklerine bakmak icap eder.
Buna; şeklî, maddi şeylerin dışında mânâdan etkilenmeye başlayan, anlam arayan akıl deriz. Akıl, kendini kendinde ve bizzat aklı veren mercide aramaya başlaması ki, bizim irfanımız, felsefemiz buna "Aklı Mead" demiştir.
Aklı maaş'taki akıl, yani maaş peşindeki akıl hayvandan üstün olduğunu iddia edemez. Çünkü o kadarı hayvanda da vardır.
Hayvanlar içgüdülerle hareket ederler. Aklı maaş seviyesindeki insanlar da içgüdüleriyle yürürler. Ama bu insanlarda aynı zamanda plan yapıcı bir akıl da olduğu için bu kimseler yırtıcı hayvanlardan daha tehlikeli ve daha zararlıdırlar.
***
İnsanın bu durumdan kurtulması için huruç etmesi, bir sıçrama yaparak melekleşmesi gerekir. Bir yoruma göre, hâlen süren hayvanî mertebeden sonra anlamın aklı gelişecek, ruh kendini gösterecek ve kıyam ederek, ayağa kalkacaktır. Bu da içgüdü seviyesindeki aklı maaş'tan kurtulacaktır anlamına gelmektedir.
Aklı mead yüksek bir âlemdir. Anlamı düşünen, mânâ arayan akıldır bu. Hakkın insana verdiği ilk akıl, aklı maaş'tır. İnsan bu akılla çocukluktan çıkıp ölüp gidenlerin nereye gittiğini merak etmeye, yani ilk defa gerçekten düşünerek kendi varlığının kökenleri aramaya başlar. O zaman işte sevgi-aşk dediğimiz kıpırdanmalar oluşur. Bunu da insana yaptıran yaratılışın şifreleridir. O insana içten aşk dürtüsünü verir ve dıştan da derdine derman olur...
***
Yani insan biraz gayretle aklı maaştan çıkar ve aklı mead'e (hayatın anlamına) girerse Rahman onun elinden tutar.
"Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bana bir arşın yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım, bana yürüyerek gelene ben koşarak gelirim" durumu hâsıl olur ve insana güzel sözler ve şiirler ilham olur. Bu ilhamların ürünleri bazen kasvetli bazen iç açıcı olur, sanat edebiyat, felsefe budur...
"Aklı mead, gidilecek yerle ilgili akıl" demektir. O'ndan geldik O'na döneceğiz bilgisidir. Bu dönüşün bu âlemde gerçekleşmesi ise insanın miracıdır, yükselişidir.
İnsanoğlunun istikameti de istiklâli de o yöndedir...