İnsan aklıyla, bilinciyle tanımlanır. Bilinç, varoluşun karanlığındaki insana yolu aydınlansın diye verilen fenerdir.
Ondandır işte; feneri, nuru, ışığı olmayan zifiri karanlıkta alelacayip bir mahlukat kılığında oturur.
***
Ne zaman bir linç duysam, aklıma 6-7 Eylül gelir, sonra Sivas gelir,
12 Eylül öncesi ve sonrası başımıza gelenler gelir...
Öyledir, insanın karanlık yüzünde yılanlar, çıyanlar ve de çakallar cirit atar. Sufi bilgeler bu yanımıza "nefsi emmare" demiştir. Nefsin hayvan yanı, keçi bacaklı içgüdüler. Rotasını sapıtmış cinsel hezeyanlar, sapıklık, kan kokusu ve evet: Irkçılık...
***
Geçmişte demokratlara gıcık olunmuş darağaçları kurulmuştur. Sosyalistlere düşman olunmuş, insanoğlu görülmemiş zulümlere uğramıştır. Ardından Türk'e düşmanlık işkencelerle yaratılmış, karşılığında Kürde düşmanlık yayılmıştır.
Her şey plan ve program dahilindedir. İnsanın karanlık yanı bu düşmanlıklara sıkıştırılmıştır. Beyninin elektrikleri kesilmiş güruhlar böyledir, kullanılmaya müsaittir. Bunlar ırk derler, haddizâtında başka bir avuntuları başka bir meziyetleri de yoktur. Onun için kadın-erkek kazma saplarıyla sülale boyu birbirlerine veyahut vahşetten kaçarak gelip bize sığınan gariplere saldırırlar...
"Anadolu İrfanı" bu noktada iflas eder, çünkü bu taallukatta "Hakkın- Adaletin-İnsancıllığın" hadi daha açık söyleyelim,
Muhammedî İslam'ın mayası tutmamıştır.
Ki faşizm budur. Irkçı çapulcuların 6-7 Eylül olayı, Özel Harp Dairesinin başındaki paşa tarafından, "Çok şugar bir özel harekât operasyonuydu!" şeklinde tatlandırılmamış mıdır?
Bu ülkede bu tezgahlar hep böyle kurulmuştur. 28 şubatta başörtülüler itilip kakılmışlardır. Faili meçhuller olmuş üstü örtülmüştür. Arada bankalar hortumlanmıştır. Öyle bir an gelmiştir ki "
Derin Teşkilat" ile mafya, kuş sütü eksik mekruh sofralar düzmüştür.
Suriyeli-Arap düşmanlığı tezgâhı da odur. Bu zehir, fanatik Kemalistlerin topluma zerk ettiği bir gayri insaniliktir. Ne ki, cumhuriyetin kuruluş operasında Arap düşmanlığının tohumları ekilmiş ve de biçilmiştir. Araplar bizi arkamızdan bıçakladılar denmiş, kimse de bunlara; "Ya arkadaşım batılı devletler topraklarımızı işgal etti, kan döktü, onları yatlarda katlarda ağırladınız, gidip biz Arap değiliz bizi de aranıza alın diye ağladınız, siz kimi kandırıyorsunuz?" diyememiştir.
"Arap dediğin Gazze'li dev direnişçilerdir, terbiyeni takın!" denememiştir...
İşin en enteresan tarafı bir ara herkesin göz süzdüğü FETÖ hem Kürt düşmanı hem Arap hem de Şii düşmanı selefi bir ırkçılıkla mamurdur. 15 Temmuz'da sokağa çıkan her meşrepten "zor zaman dostu yiğit insanlar" tarafından taklaya getirilmişlerdir de ülke felaketin kenarından sıyırmıştır.
***
İnsancıkları en dandik evlerde, yıkıldı yıkılacak binalarda astronomik kiralarla oturt, üç kuruşa çalıştır, sömür, bağır çağır, hakaret et, aşağıla, kızlarına...
Neyse işte, böyle bir edepsizlik hatırlatırım, yakın zamanda Almanya'da Nazi ruhu tarafından bizim işçilerimize reva görülmüştür.
Son günlerdeki ırkçı kalkışma ve onun faşist provokatörleri "Etnik" maskeler takmışlardır ki o da fasaryadır. Tıpkı Abdülhamit dönemi en acayip muhalif Vahdet Gazetesinin İslamcı maskesinin ardında İngiliz istihbaratının olması gibi...
Dinimizce konuşursak ırkçılık sefil bir durumdur. Müslüman kişi ırkıyla övünmez, merhametiyle yürür. Hakka doğru bakan insan psikopatlarla birlikte anılmaz. Dükkân yakanlara, bize emanet çocukları bıçaklayanlara dikkatli bakarsak ibretlik bir yaşam formu olduklarını idrak ederiz...
***
Unutmayalım zorba insan korkak insandır. Onun için sürü psikolojisiyle davranır...
Biz, (kim bilir belki epey bir kişi) işaret mi dersiniz, simge mi dersiniz ne derseniz deyin, elimizi kalbimize koyarız ve Türk-Arap-Kürt- Roman-Ermeni kim varsa onlara böyle selam veririz. "Ey insanlık" deriz, "kalbimizdesin!"
Bizim şandan şereften anladığımız budur, çünkü gerçek odur.
Kalbimizde korkunç yaratıklar değil, "İnsan-ı Kâmiller" oturur...