"Üçüncü Dünya Savaşı riski görmüyorum, görmek de istemiyorum."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. 12 Temmuz 2024.
"Böyle bir risk (Üçüncü Dünya Savaşı) var. Dünya, bu senaryoyu ciddiye almalı." Dışişleri Bakanı Hakan Fidan. 24 Haziran 2024.
"Üçüncü Dünya Savaşı bir bakıma başladı." Eski Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. 16 Temmuz 2024.
Dünya; özellikle son 14 yılda (Arap Baharı'nın başlangıcı 2010'u milat olarak alabiliriz) ekonomik, siyasi, kültürel, istihbari ve askeri çatışmaların çok daha yoğun biçimde görüldüğü bir yer haline geldi.
Türkiye; bütün çatışma akslarının ortasında, şimdilik güvenli bir liman olarak varlığını sürdürüyor. Bu yazıda birbirine yakın üç farklı tarihte Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan başlayarak devletinin zirvesinin söylemine yansıyan bu üç açıklamadan ne anlamalıyız sorusuna odaklanacağız, dolayısıyla dünya savaşı senaryolarına bakacağız.
Üçüncü Dünya Savaşı riski; matematiksel olarak her zaman vardır, ancak bunun ötesine geçen, misal yüzde 10 ve giderek 20 bandını aşan bir olasılık senaryosu gündeme geldiğinde ciddi hazırlıklar yapmak gerekir. Dünyadaki ekonomik ve siyasal gerilim, yapay zekâ faktörü ile birleştirildiğinde tablonun 'distopya', yani kara ütopyaya dönüşme riski düşük de olsa var.
DÜNYA SAVAŞI İÇİN RİSKLİ ALANLAR
Savaş senaryolarını gerçekçi biçimde ele almak için olası gerilim sebeplerini ve tansiyonu yüksek bölgeleri incelemek gerekiyor. Gerilim sebeplerinden biri jeopolitiktir. Amerika Birleşik Devletleri ve NATO üyesi ülkeler ile Rusya ve Çin arasındaki derinden derine yükselen güç mücadelesi önemli sebeplerden biri olabilir.
Bugünün değilse bile en iyi ihtimalle 20 sene sonrasının olası savaş sebeplerinden biri kaynaklar olabilir. Su, gıda, enerji, yeraltı zenginliğinin azalması gibi faktörler büyük göçlere bağlı savaşları gündeme getirebilir. Yine bu da küresel iklim değişikliklerine bağlı bir parametre.
Bir diğer sebep, hali hazırda Üçüncü Dünya Savaşı olasılığını azaltmak ve maliyetleri düşürmek için pek çok ülkenin yoğun biçimde kullandığı asimetrik savaş ve terörizm operasyonlarıdır. Bunlar da limitini doldurup (özellikle kimse galip gelmezse) konvansiyonel çatışmaya dönüşebilir.
Peki; eğer 20 yıl içinde böyle bir ihtimal gündeme gelirse muhtemel cepheler nasıl oluşur? Asya-Pasifik, Avrupa, Orta Doğu ve Libya faktörünü göz önüne alırsak Kuzey Afrika savaşın gündeme gelebileceği olası cephelerden birkaçıdır.
Kısa vadede, misal bir yıl içinde Dünya Savaşı'nın çıkma riskini dünyanın büyük gizli servisleri maksimum yüzde 15 seviyesinde hesaplıyor.
On yıl içinde bu oranın yüzde 25 seviyelerine çıkabileceğini ve önümüzdeki 20 yıllık vadede yüzde 40'lara varan oranlarda savaş senaryolarının konuşulacağını veya bunun gerçekleşebileceğini öngören pek çok servis ve ordu var. Yani, bu ihtimalleri ülke olarak yalnızca biz tartışmıyoruz, dünyanın gelişmiş ülkeleri Yapay Zekâ destekli istihbarat sistemleri başta olmak üzere çeşitli teknolojik yeniliklerle bu olasılığı masaya yatırıyor.
'ORTA VE ORTODOKS DOĞU' KAYNIYOR
Gelelim muhtemel savaşın olası sebeplerine... Bugün itibarıyla vekil güçler üzerinden yürüyen ve İsrail'deki Netanyahu yönetiminin katliamcı tavrıyla her geçen gün tansiyonu yükselen Orta Doğu'daki İran-İsrail Gerilimi, Ortodoks Doğu'daki Rusya-Ukrayna Savaşı en yakın olası sebeplerden ikisi.
Bir diğer nokta Asya Pasifik elbette. Çin'in Tayvan üzerindeki hak iddiaları, ABD'nin olası müdahalesiyle büyük bir çatışmaya dönüşme ihtimaline haiz. Güney Doğu Asya'daki Hindistan Pakistan gerilimi başta Keşmir olmak üzere her daim sıcak çatışmaya dönüşme riski taşıyor.
Türkiye, Pasifik hariç iki büyük çatışma aksının merkezinde yer alıyor. Ülke olarak 20. Yüzyıl'ın son çeyreğini ve 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğini terörle mücadele ederek geçirdik. 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinin sonunda Üçüncü Dünya Savaşı senaryoları konuşulurken hem askeri, istihbari olarak hazırlıklı olmalı, hem de çatışmaların bölgesel savaşlarla sınırlı kalması için diplomatik manada tüm gücümüzü ortaya koymalıyız. Ötesini ancak zaman içinde tecrübe edeceğiz.