Bundan on yıl önce bir gazeteye verdiğim röportajda, Yapay Zekâ'nın National Security Agency (Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı) başta olmak üzere pek çok istihbarat teşkilatı için bilgi derlediğini söylemiştim. Esasında Yapay Zekâ destekli gizli servis haber değerlendirme sistemlerinin üzerinde 21. Yüzyıl'ın başından bu yana çalışılıyor. Ancak ilk kez Yapay Zekâ, istihbarat servisleri ve ayrıca onların suikast birimleri için vazgeçilmez bir yardımcı haline geldi.
Elbette bu ELINT, yani elektronik istihbarat sistemleri; HUMINT, yani insana dayalı istihbarat sistemlerine olan ihtiyacı azaltmaz, bilakis yer yer artırır. Ancak İsrail'in Mossad'ı gibi kuruluş amaçlarından biri önleyici saldırı mahiyetinde suikastlar düzenlemek olan gizli servisler, Yapay Zekâ destekli suikast operasyonları yaptılar, yapıyorlar. Ancak Mossad'ın son eyleminde, yani 17 Eylül 2024'teki toplu suikast eylemi için ağırlıklı olarak bir HUMINT operasyonu denilebilir.
En sonda söylenecek şeyi başlarda söyleyeyim: Çağrı cihazlarının içindeyken uzaktan patlatılan mikro bombalar daha üretim aşamasındayken cihazlara özenle yerleştirilmiş. Manuel ama etkili bir yöntem. İmdi... Biraz ayrıntıya girelim, malum şeytan ayrıntıda gizlidir.
İHRACATÇI FİRMA PARAVAN ÇIKTI
12 kişinin ölümüne, 3 binden fazla kişinin de yaralanmasına neden olan bu toplu suikast gösterisinde(!) ilk akla gelen ipucu, cihazların üretildiği firma idi.
Çağrı cihazlarında ismi yazan Gold Apollo firmasının Tayvan'daki merkezi ülkenin polisi tarafından incelemeye alındı. Ne var ki firmanın kurucusu Hsu Ching-Kuang, patlayan cihazları kendilerinin üretmediğini savundu. Ayrıca Tayvan'daki ilgili bakanlık da Lübnan'a çağrı cihazı ihraç etmediklerini bildirdi.
Firmanın ticari lisansının izi en son Macaristan'a kadar sürülebiliyor. Tayvanlı firmanın sözünü ettiği şirketin adı BAC. Ve bu şirket Gold Apollo logosunu kullanma salahiyetine sahip. Bu durumda cihazların Macaristan'da sayanim (İbranice'de yardımcı demektir. Mossad'ın dünyadaki sivil yardımcılarına verilen isimdir) destekli bir teknolojik girişimle üretilmiş olması ihtimal dâhilinde idi. Ancak İngiliz Haber Ajansı Reuters bu ihtimali düşünüp Budapeşte'deki firmanın adresine gitmiş. Bir de ne görsün. Adresin kapısında firmanın ismi bir A4 kâğıda yazılı, yani şirket bir tabela şirketi.
Bu durumda cihazların İsrail'de üretilip Macaristan'dan Lübnan'a ihraç edilmiş gibi gösterilmiş olma ihtimali yüksek. Kaçakçılar bu işi yapıyor, gizli servisler mi yapamayacak! Ki yine Reuters'a konuşan bir Lübnanlı güvenlik yetkilisinin İsrail istihbaratının üretim aşamasında cihazları değiştirdiğini beyan etmesi de bu tezi destekliyor. Öte yandan Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın sözcüsünün de patlayan çağrı cihazlarının 'asla' Macaristan topraklarında olmadığını söylemesini de not edelim. Tabii bu arada İsrail yönetimi saldırıları üstlenmedi. Sanki Tahran'daki İsmail Haniye suikastını üstlendiler mi, üstlenmediler. İsrail, Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye'ye 31 Temmuz 2024'te sabaha karşı Tahran'da kaldığı konutta suikast düzenlemişti.
YAHYA AYAŞ DA AYNI YÖNTEMLE ÖLDÜRÜLDÜ
Muhtemelen Mossad, cihazlara kodla aktive edilen patlayıcılı bir kart ekledi. Patlayıcının 3 gram civarında PETN olduğunu sanılıyor. Cihazlar Lübnan'a beş ay önce gelmiş. Bu arada Hizbullah üyelerinin akıllı telefonları değil de düşük teknolojili çağrı cihazlar kullanması da siber saldırı tehdidine karşı bir önlemdi.
Bu saldırı, psikolojik savaşın bir parçası olarak, hem Hizbullah üyeleri hem de siviller üzerinde korku ve kaos yaratma amacını da taşıyordu elbette. Operasyon, aynı zamanda Mossad'ın düşük teknolojili cihazlara insan emeğine dayalı manuel yöntemlerle sızabileceğini göstermesi açısından önemli. Zaten bu yüzden HUMINT operasyonu diyoruz.
Bu suikastlardan sonra herkesin aklına gelen soru, "Acaba herkesin cep telefonlarına bu tür saldırı düzenlenebilir mi?" sorusuydu. Akıllı telefonunuzun içine mikro bomba yerleştirilmediyse şarjda kısa devre yapmadığı sürece patlama olasılığı yok.
İsrail bu tür operasyonları eskiden de yapıyordu. Hamas'ın bomba uzmanı mühendisi Yahya Ayaş da böyle bir yöntemle öldürdü. Hem de 5 Ocak 1996 gibi epey geçmiş bir tarihte... İsrail bu son eylemleri konusunda sessiz. Gene dönüp dolaşıp şu yeni kurdukları suikast timi NİLİ'ye geliyoruz; olağan şüpheli, bu yeni örgüt. Evet, İsrail sessiz ve bu sessizlik bir Omerta Yasası'nın tezahürü değil elbette. Anglosakson istihbaratçıların "Neither confirm nor deny" dediği "Ne teyit, ne de tekzip ederim" konseptiyle bir gizem havası yaratmaya çalışıyorlar. Biz yine NİLİ üzerinde durmaya devam edeceğiz.