Haftanın konseri: Ataköy Atletizm Arena'da pazartesi gecesi konser veren, adının önüne sıfat koymakta zorlandığım Sting! O neydi, nasıl bir ses, nasıl bir orkestra, nasıl bir enerji, nasıl bir ruh, nasıl bir müzikti. Ayakta alkışlasan bile övgüde ayakta kalırsın öyle unutulmayacak bir performanstı yani.
Haftanın mekânı: Nişantaşı'nda oturup da Nişantaşı eğlencesinden bu kadar uzak kalma durumuma bir son vermekle beraber arkadaşlarımla soluğu Abdi İpekçi Caddesi'ndeki Biber'de aldım. Hava karardıktan sonra belli ki boşu boşuna Biber'e gidilmiyor. Atıştırmalık mönüsü, müzikleri ve ortamı tamamdır. Yaş ortalaması otuz üstü lütfen çıtırlar elinizi çekin. Cızzz.
Haftanın düşüncesi: Sen ne kadar anlatırsan anlat, sen ne kadar anlamadığı için ona sinirlenirsen sinirlen boşuna. Kafa ve kalp hazır olmadan bilgi girişi yapılamıyor işte. Kimseye zorla bir fikir, bir doğru, bir bilgi, bir tez dönülmesi gereken nokta aşılanamıyor. Bırakacaksın yaşasın da demlensin, bıraksınlar da yaşayalım görelim. Zamanımız gelince zaten leb demeden leblebiyi anlayacağız, anlayacaklar.
Haftanın içeceği: Mate ve kiraz saplı form çayı aynı fincanda kaynar suda demleyip hazırlıyorsun. Her yemekten sonra içiyorsun. Hatta ben soğuttum da içiyorum. Tadına bayılıyorum. Biraz keskin ama bence nefis bir çay.
Haftanın saçmalığı: 'Muhteşem Yüzyıl' vakası. Evet! Kimse kusura bakmasın ama bence tamamen saçmalık. Üzerine konuşmak bile yersiz. Fare gibi hissettirilmekten bıktım, peynirden soğudum. Ah o kediler yok mu kediler.