Terim ailesinin büyük kızı Merve Terim kardeşi Buse'nin aşk hayatını soran magazin muhabirlerine; "Bana ne, ben evlenip kurtulmuşum. Karışmam" cevabını vermiş.
Eğer bu cümleyi kurmuşsa Merve haklı mı? Yüzde yüz.
Kardeşimiz bile olsa mesele özel hayata gelince yorum yapmak bize düşmez yani. Üstelik bu işlere müdahale etmek doğru da değildir yani çünkü bugüne kadar defalarca test edip onaylamak suretiyle biliyorum ki ikili muhabbetlere karışılmaz.
Yaşanacak ille de yaşanır, akacak kan damarda durmaz. Neyse, Merve'yi dışarıda bırakarak bu haberden cımbızla çekip çıkarttığım konuya gelelim; bir kadın evlenince nelerden kurtulur.
Bir kere kadının evlenince kurtulduğu ilk şey annesi, aile büyükleri ve saz arkadaşlarının çenesidir. "Artık evlensen diyorum" bakışları kesilir. Ki bu büyük bir kurtulmadır. Çektiğin zahmete değer.
İkinci kurtulduğu şeyse meraktır, uzun yıllardır kafasını kurcalayan 'acabalı' sorulardır.
Misal; "Evlilik nasıl bi'şey acaba?", "Kocam nasıl biri olacak acaba?", "Gelinliğimi nereden alırım acaba?", "Nerede evlenirim acaba?", "Balayına nereye gideriz acaba?"...
(Bu acabalı sorular daha sonra "Hata mı ettik acaba?", "Boşansak mı acaba?", "Bu adamdan çocuk yapılır mı acaba?" tadında başka acabalı sorulara terfi eder ama olsun, biz kurtulduklarımıza bakalım).
Kadın türlü türlü bahaneler uydurmaktan kurtulur evlenince. Diyelim bir davete, organizasyona, arkadaş buluşmasına gitmek istemiyor, atar topu kocagillere. "Kocam yorgun", "Kayınvalidemler çat kapı geldi", "Kocam işten çıkamadı" filan.
Tek başına takılmaktan ve çift arkadaşlarının arasında sap gibi durmaktan kurtulur. Saplıkta doz aşımına uğramış ve çift arkadaşlarının arasında masadaki çocuk gibi en uçta oturmaktan bıkmışlar demek istediğimi anlayacaktır.
"Arkadaşlar" demişken, olur olmaz, uyar uymaz, yerli yersiz çöpçatanlıklara maruz kalmaktan da kurtulur. Aklıma bir maceram geldi şimdi iyi mi... Hey güzel Allahım neydi o neydiii.
Yahu bir insanı arkadaşları hiç mi tanımaz, bu kadar mı bekâr versiyonumdan bıktınız a dostlar! Tövbe tövbe... sustum neyse.
Evliliğin kadını kurtardığı bir diğer mevzu ise her selam verdiği karşı cinsle adının 'aşk' dedikodusuna karışmamasıdır.
Ne yazık ki toplumun gözünde aniden rütben değişir, sınıf atlarsın o imza ve yüzükle.
Hani bir erkeğin soyadına girince.
Sen aynı sen olmana rağmen kötü kızlıktan 'ne hanfendüü kız' statüsüne geçersin (yani genelde öyle olur).
Bir garanticilik hali sarar dört tarafını. Evini barkını bilememenin çekilmesi gereken (!) huzursuzluğundan kurtulursun.
Annene göre, çevrene göre, komşuya göre, kurallara göre olmamanın ağırlığından kurtulursun.
Yemeksepeti'nden yemek ısmarlamaktan kurtulursun.
Evin tüm faturalarını tek başına ödemekten kurtulursun.
Yalnızlıktan kurtulursun.
"Arayacak mı?", "İlişkimiz olacak mı?", "Benden hoşlanıyor mu?" gibi cevabını bulsan bile asla içine sindiremediğin karın ağrısı, özgüven törpüsü soru(n)lardan da kurtulursun.
Evet! Evlenince kurtulursun da kurtulursun.
Ama bana sorarsanız tüm bunlardan kurtulmadığında daha mutlusun. Yani ben daha mutluyum. Evlenip de herhangi birşeyden kurtulmuş olmayı dilemiyorum.
Bundan sonra eğer olur da evlenirsem ben gibi kalmak istiyorum. Çünkü kendimden, kararlarımdan, bakış açımdan, kalbimden geçenden, edindiğim alışkanlıklardan, bana ait cümlelerden kurtulmaya, birilerine 'göre' varolmaya ve o versiyonumla sevildiğimi sanmaya hiç niyetim yok.
İyi pazarlar. Kurtulacaksanız ağırlıklarınızdan kurtulun inşallah.