Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

FETÖ ve AYM kararı

Anayasa Mahkemesi'nin son kararı geçmişteki siyasi kararlarını bile aratacak düzeyde, Türkiye'nin yaşadığı sıcak tehlike FETÖ açısından derin etkileri olabilecek bir kırılma yarattı. En önemlisi de tıpkı ana muhalefetin "kontrollü darbe" yaklaşımı gibi FETÖ'ye yeni bir motivasyon kaynağı olması.
Aylardır FETÖ verdiği mesajlarla, bu davaların boşa çıkacağını bağırıp duruyor. Tanıklık yapanları, itirafçı olanları itibarsızlaştırmak için içeriden ve dışarıdan inanılmaz bir operasyon yürütüyor. Mahkemeleri kilitlemeye çalışıyor. Tam bu noktada Anayasa Mahkemesi'nin kamuoyunu büyük oranda ikna etmeyen tartışmalı kararı geldi. Kararın tartışmalı yanını, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı hukukçu Mehmet Uçum şöyle özetliyor:
"Bireysel başvuru hakkı kişisel hak ve özgürlükler bakımından önemli bir üst yargısal güvencedir. Ancak bu güvenceyi realize etmesi gereken yetki sahibi AYM'nin, denetim yaparken 'iç karışmazlık' ilkesini ihlal etmemesi gerekir.
Bu ilke, sadece yargı, yasama ve yürütme kuvvetleri arasında uygulanan bir ilke değildir. Yargı açısından her mahkeme mecrasının işlevsel bağımsızlığını 'iç karışmazlık' ilkesi güvence altına alır. Ayrıca AYM; 'yerinde yargılama' sürerken mahkemelerin başvuru yolu tüketilmiş ara kararlarının denetimi ile kesinleşmiş yargı kararlarının denetimi arasında kesinlikle niteliksel ayrım yapmalıdır."
İşte kararın eleştirilmesinin temel sebebi bu ayrımın yapılmadığı izlenimidir. AYM bugüne kadar binlerce bireysel başvuruyu reddetti. Peki şimdi ne oldu da bu kararı verdi? Adı geçen sanıklar neredeyse 2 yıldır tutuklu. Davanın son duruşması önümüzdeki şubatta yapılacak ve yerel mahkeme son kararını verecekti. Ama nedense Anayasa Mahkemesi son karara bir ay kala "hak ihlali" olduğunu fark etti ve bu kararı verdi.
Kararı, siyasi yapan da bu soru işareti. Bu soru işareti doğal olarak yerel mahkemeleri etkileyeceği kaygısından kaynaklanıyor. Bu da haksız bir kaygı değil. Anayasa Mahkemesi'nin "özgürlükçü bakış" gerekçesiyle verdiği kararın, iki nedenle FETÖ'cülerin elini güçlendirdiğine inanılıyor.
Birincisi uygulamada emsal olacağı iddiası. Zor görünse de bunun kullanılacağı çok açık. En başta da FETÖ'nün en güçlü isimleri Alaattin Kaya, Ali Ünal ve Hidayet Karaca gibi isimler kullanacak. Sonuç alıp almamaları önemli değil.
Örneğin Ali Ünal... Onun yazılarını izleyenler iyi biliyor FETÖ elebaşı Gülen'in kripto mesajlarının en önemli aktarıcısı ve halkı kurşun sıkan şakirtlerin "mesaj" kaynağı o. Ama her ifadesinde ısrarla aynı şeyi söylüyor: "Ben sadece gazeteciyim."
Kararla bu kirli ismin önünün açılmadığını kim söyleyebilir? Ne yazık ki, "Mor Beyin" gibi şeytanın aklına bile gelemeyecek kirli yöntemleri kullanan, her şeyi inkâr ettiren, suçsuz insanları bile işin içine çekip kafa karıştıran küresel kirli bir örgütle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini, en önemli kurumlarımız da görmezden geliyor. Hem de hâlâ devletin en mahrem yerlerinden kripto FETÖ'cüler çıkarken, hâlâ ABD, Türkiye'nin gönderdiği binlerce belge ve bilginin kapağını açmazken...
Belki de asıl tehlike Anayasa Mahkemesi'nin yol açacağı ve FETÖ'cülerin devreye sokacağı ikinci hamlede saklı... Bu noktada müthiş bir tuzakla karşı karşıyayız. Öyle bir karar ki, uygulanması da uygulanmaması da "sorun" çıkarma potansiyeline sahip. Çünkü bu karar uygulanmadığında da AİHM yolunun açılmasına paralel "Türkiye'de hukuk yok" propagandası devreye sokulacak.
AYM, belki AİHM'nin önümüzdeki günlerde ele alacağı öngörüsüyle hareket etti ama yine de daha farklı siyasi sorunlar üretebilecek bir kararla karşı karşıyayız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA