Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

HDP’de Türk-Kürt kavgası

Kürt siyasi aktörlerinin en temel ve derin sorunu milliyetçilikle-Türkiyelilik arasında sıkışıp kalmaları. Solcuları da muhafazakârları da Kürdistani olmakla Türkiyelileşmek arasında gidip geliyor.
Kürt siyasi aktörleri, iç içe geçen Türk ve Kürt toplumlarını ortak bir tasavvurda buluşturan siyasi formülü henüz bulamadı. Yıllara uzanan bu siyasi ikilemi, PKK terörü daha da derinleştirdi. Bu yüzden HDP çizgisinin kurduğu bütün legal siyasi partiler ne Kürt partisi olabildi ne de Türkiye partisi... Böylece ortaya gücünü şiddet ve Kürt milliyetçiliğinden alan, sol, laik ideolojiye sahip, sıkıştığında emperyalist ABD ile ittifak yapan ucube bir yapı çıktı.
Bu aynı zamanda devşirme yöntemle yürütülen "Türkiyelileşme" siyasetini de anlamsız kıldı. Türkiye ve Kürt sosyolojisi şimdi o siyasetin açmazlarıyla karşı karşıya. Eski HDP Milletvekili "solcu" Hasip Kaplan'ın, ırkçılık kokan şu söylemi tam da o açmazı yansıtıyor: "HDP kurultayında Demirtaş'ın yerine sakın bir Türk göz dikmesin, benim naçizane önerim, herkes haddini bilecek..."
Sık sık kardeşlikten, insan haklarından, evrensel değerlerden söz eden bir aktör bir anda "Had bildiren", "Bir Türk göz dikmesin" diyebilen siyasi bir canavara dönüşebiliyor.
İşte kör milliyetçiliğin geleceği nokta bu... Kürt siyasetini bu noktaya getiren ve terörle buluşturan da yine PKK ve arkasındaki kirli güçler. Etnik yapı üzerinden bakınca orada çok daha enteresan bir durum var; PKK'yı yönetenlerin çoğu Türk ama örgüt bütün siyasetini Kürt milliyetçiliği üzerine kurmuş.
Aynı şey HDP gibi partilere de dayatıldı. Bu partiler PKK'nın kopyası olarak dizayn edildi. O yapı, içselleştirilmediği için de zaman zaman ama sessiz ve derinden Kürt siyasi aktörleri arasında tartışıldı.
Daha 11 Ekim 2013'te o zaman adı BDP olan partiyle ilgili şunları yazmıştım:
"Bu siyasi hattın önünde iki yeni durum var: Çözüm sürecinin önünü açtığı sivil siyaset zemini ve o zeminin zorunlu kıldığı Türkiye Partisi olma gerçeği. Bu da iki eksen üzerinde gelişiyor: Kürdistani ve sivil yaklaşanlar, Kemalist-Sol gruplarla ittifak yapanlar."
BDP kongresinden sonra 29 Ekim'de de şu tespitleri yazdım: "Parti yönetiminde solun her renginden isim var ama Türkiye toplumundaki karşılıkları sıkıntılı. HDP, tabanı büyük çoğunluğuyla Kürt, tavanı da büyük çoğunlukla eski sol aktörlerden (yani Türklerden) oluşan bir parti.
Bu tablonun BDP içinde derin bir tartışma yarattığını daha önce yazdım. BDP içindeki sivil demokrat, Kürt siyasetçiler de, Altan Tan gibi muhafazakâr demokratlar da 'marjinal sol'la buluşmanın 'Türkiyelileşme'ye yetmeyeceğini söylüyor."
Bazı sivil Kürt siyasetçiler, HDP'nin marjinal sol üzerinden Türkiyelileşme siyasetini yanlış buluyor ama onun karşısına koydukları Kürt milliyetçiliği de bir o kadar yanlış. Hâlâ bu paradoks aşılmış değil.
Ve cevabı aranan şu iki soru hâlâ güncelliğini koruyor: HDP, içindeki sol marjinal hegemonyadan kurtulup tüm Türkiye'ye seslenen bir Türkiye partisi mi olacak yoksa Kürtlerin taleplerini Türkiye'de seslendiren milliyetçi bir Kürt partisi mi?
Kaplan'ın ırkçı vurgusuyla açığa çıkan bu kavga HDP'yi bir uçtan bir başka uca savuracak görünüyor. Bu da Kürt siyasetindeki o derin siyasi ikilemin süreceği anlamına geliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA