Tartışmalı, kavgalı ve çok hesaplı CHP İstanbul ilçe kongrelerinden sonra il kongresi de yapıldı. Beklenen klasik gerginlik ve yer yer kargaşa yaşansa da asıl dikkat çeken sürprizlere gebe bir kongre olmasıydı. İki aday yarışıyordu. Mevcut il başkanı Cemal Canpolat ve Dr. Canan Kaftancıoğlu... İstanbul İl Kongresi'ni ilginç kılan da bu iki isim etrafında şekillenen gruplaşmaydı. İstanbul önemliydi ve bu yüzden genel merkezde siyaset yapan genel başkan dahil bütün siyasi aktörler pozisyon aldı.
CHP İstanbul kongresine giden sürecin öne çıkan unsuru "Alevilik" görünse de asıl kavganın, "lobiciler" ve "yerli" olanlar arasında yaşandığı ve bunun da aynı zamanda Kılıçdaroğlu'nun son dönemde FETÖ eksenli, dışarıya mesaj veren ve 2019'a yönelik sert siyasetine de bir tepki olduğu söyleniyor.
Tam da bu yüzden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir ısrarla "Alevi" algısını yıkmak üzerinden yeni bir çıkış planlıyordu. Kaftancıoğlu bu projeyi hayata geçirmek için devreye sokuldu. Kilit isim ise eski il başkanı Oğuz Kaan Salıcı'ydı.
Salıcı'nın olası bir genel başkanlık için hazırlandığı, hatta yabancı misyon temsilcileriyle sık sık görüştüğü söyleniyor.
Kaftancıoğlu, Salıcı'yla birlikte DİSK çevresinde oluşan 10 Aralık Hareketi'nden geliyordu. CHP yönetimi onu, Karadenizli, kadın ve "makul" isim diye pazarladı ama uçlarda dolaşan solculuğu ve radikalliğiyle Eren Erdem'e bile taş çıkartacak cinstendi. CHP geleneğinden gelmeyen, 1915'te yaşanan Ermeni olaylarına "soykırım" diyen, HDP ile ittifakın öncülüğünü yapan bir isimdi.
Dünden beri sosyal medyada dolaşan tweet'lerinde de görüldüğü gibi iktidarla rekabeti ısrarla "düşmanlaştıran" bir siyasi akla sahipti.
Bu ölçüsüzlük CHP'nin en radikal siyasi aktörlerini bile korkutuyordu. Onlara göre Kaftancıoğlu, dış güçlere "Saray düşmanlığı" ile içeriye de "Alevi Düşmanlığı" ile mesaj veren radikal bir aktivistti.
Böyle bir siyasi aktörün CHP İstanbul'un başına gelmesi sadece diğer partileri değil, daha çok CHP'lileri kaygılandırıyordu. Bu sonucun müsebbibi de bizzat CHP lideri Kılıçdaroğlu'ydu.
Kılıçdaroğlu, yerel yönetimlerden sorumlu yardımcısı Seyit Torun aracılığıyla bütün belediye başkanlarını, milletvekillerini hatta delegeleri aratarak seçimin alınmasını istemişti. Bununla da kalmayarak kongre günü salona "mor kravatla" girerek Kaftancıoğlu lehine delegelere mesaj vermeyi bile hesaplamıştı. Sonuç, 325'e 318...
Yani 7 oy farkla küçük bir başarı elde edilmiş ama parti de ikiye bölünmüştü.
ALEVİLER PARYA OLMAYACAK
Belki de asıl ilginç olan bu bölünmede pozisyon alan siyasi aktörlerdi. Kaftancıoğlu'nu Kılıçdaroğlu, yardımcıları Özgür Özel, Veli Ağbaba, Seyit Torun, İstanbul'un 12 belediye başkanı, 20'ye yakın milletvekili hatta her taşın altından çıkan Erdoğan Toprak destekliyordu.
Canpolat'ı ise sadece Engin Altay, Muharrem İnce, Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, Gamze İlgezdi, Eren Erdem, Dursun Çiçek, Tuncay Özkan, görevden alınan Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve 21 ilçe başkanı destekledi. Şimdi akıllara takılan soru şu: Acaba bu klasik bir koltuk savaşı mı yoksa yukarıda sözünü ettiğimiz dış güçlerle ilgili "lobicilere" karşı yeni bir siyasi ayrışmanın başlangıcı mı?
Neresinden bakarsanız bakın bu siyasi ayrışmayı şimdilik bir yere oturtmak zor. Ama şu bir gerçek;
CHP çok daha ölçüsüz ve sert bir noktaya savruluyor.
Bu durdurulabilir mi bilinmez ama kaybeden CHP'lilere göre, bundan sonra ne örgüt ne de Aleviler kimsenin paryası olmayacak?