Geçtiğimiz hafta İlhan Kesici'nin, Ali Müfit Gürtuna'nın başını çektiği "Turkuaz Hareketi"nin bir toplantısında konuşacağını yazmıştık.
Nihayet İlhan Kesici, bir süre önce Turkuaz Hareketi'ne ilgi duyan insanların karşısına çıktı.
Toplantıda iki "rezerv lider"in ne konuşacağı merak ediliyordu.
İlk konuşmayı ev sahibi olan Gürtuna yaptı. Bilinen ve beklenen bir konuşmaydı bu. Ama asıl ilgi konuk konuşmacı İlhan Kesici üzerindeydi.
Acaba yapacağı konuşma "yeni bir birlikteliğin ilk adımı" olabilir miydi? Kulislerde konuşulanlara göre, İlhan Kesici hem dünyayı hem de Türkiye'yi analiz eden ilginç bir konuşma yaptı.
Ama konuşmasının asıl ilginç kısmı, Türkiye'deki siyaset sınıfıyla ilgili tespitleriydi.
Kesici aynen şöyle diyordu: "Devlet gücünü kullananlara mani olmak bakımından 2000 yılında bir "Nereden buldun" kanunu çıkarıldı. Fakat bu normal ahaliye de uygulanabilir endişesiyle millet istemedi. Halbuki bu özü itibariyle doğru, ama kapsamı itibariyle yanlıştı. Bu kapsam şu olmalıydı; mesela 1987'den itibaren bu ülkede Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri, müsteşarlar, ve Büyükşehir Belediye başkanlığı yapanlar... Bu sayı Türkiye'de yaklaşık 2500 kişidir.
Bir komisyon kurulsa, bu kişilerden 2400'ü yüzünün akıyla temize çıkar. Ama geriye 100 kişi kalır. Bunların varlıklarıyla kazançları arasında ciddi bir fark var. Bu fark ortaya çıkartılmadan, Türk milleti bunu görmeden siyaset sınıfına güvenmesi mümkün değil."
İlhan Kesici bu güvenin kurulması için siyaset sınıfının hesap vermesi gerektiğini vurguluyor ve şöyle diyor:
"Son dönemde siyasete örnek olabilecek çok önemli bir şey oldu. Deniz Kuvvetler Komutanı İlhami Erdil Paşa'nın yargılanması. Askeri Mahkeme dedi ki, 'Paşa, ben senin rüşvet aldığını belgeleyemedim. Fakat senin gelirinle giderine baktığımda aralarında büyük uçurum var. O zaman sen benim gözümde, elimde vesika olmasa bile suçlusun.' Ve adamın apoletlerini söktü. Şimdi bu Türkiye'de ilk defa olan bir şey. Askerler işe kendilerinden başladı. Bunu siyasete de uygulamak lazım. Bu görevleri yapan, ben de dahil herkes buna hazır olmalı." Salonun pür dikkat dinlediği konuşma bittiğinde herkes birbirine şu soruyu soruyordu: "Bu sözlerin muhataba kim?"
Sahi İlhan Keseci bu sert konuşmayla ne demek istedi?