İstanbul Ataköy'deki 150 bin metrekarelik en güzel sahil şeridinin "işgal" altında olduğunu bizzat devletin kendi belgeleri söylüyor.
Bu gerçeği bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan'a "Açık Mektup" başlığıyla yazdım ve bu işgale son verilmesini istedim.
Ancak gördüğüm kadarıyla bu güne kadar ciddi adım atılmadı. Dahası arsanın yüzde 90'ının sahibi TOKİ ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında inanılmaz bir gerginlik yaşanıyor.
TOKİ, sahil şeridinde mevcut hak sahiplerinin haklarını 1992'den itibaren kaybettiğini ileri sürerek boşaltmalarını isterken, Büyükşehir Belediyesi aynı hak sahiplerine tüm uyarılara rağmen "benzin istasyonu" ruhsatı veriyor.
Sonra ne oluyor?
TOKİ, ruhsata imza atan başta Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Muammer Erol olmak üzere tüm ilgililer hakkında "yasalara aykırı ruhsat verildiği" gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunuyor.
Aslında devletin kurumları arasındaki kopukluğun tek örneği bu değil. Aynı yere BEDAŞ da elektrik bağlıyor.
Olayın geçmişini bilen bir yetkili şöyle diyor: "Bu hukuki savaşın uzun bir geçmişi var. TOKİ, müdahalenin meni davası açtı. Yani bu şu demek, 'Benim yerimde işgalci olarak oturuyorsunuz, bu müdahaledir.' Ayrıca orada ihtiyati tedbir kararı alındı. Bu karar da icraya kondu. Buna rağmen şirket BEDAŞ'la elektrik sözleşmesi imzaladı. Bununla ilgili de suç duyurusunda bulunduk."
Ataköy'e 40 katlı otel
Ataköy sahiliyle ilgili bir yanda böyle hukuki bir savaş sürerken, öte yanda eski adı C Motelleri, yeni adı "Ataköy Tatil Köyü" olan yerle ilgili bir başka süreç yaşanıyor.
"Ataköy Kontu" olarak bilinen Yafes Öztürk'ün ölümünden sonra mirasçıları, C Motelleri'ni işletmek ve yeni yatırımlar yapmak için Sertler Holding'in sahipleri Ahmet Hamdi Sert ve Mustafa Sert'le bir şirket kurarak ortak oldu.
Yasal haklarının hala sürdüğünü iddia eden yeni şirket yetkilileri, bölgenin çehresini değiştirecek ilginç bir projeyi de hayata geçirmek istiyor.
Yeni projede söz konusu alanda biri 40 katlı olmak üzere 3 otel, yat limanı ve marina, sağlık kulübü, alışveriş ve kongre merkezi, spor ve eğlence tesisleri yer alıyor.
Görüldüğü gibi ortada hem boyutları milyon dolarlarla ölçülen devasa bir rant, hem de ciddi bir hukuk savaşı var.
İşin hukuki boyutu nasıl sonuçlanır bilinmez. Ama bilinen bir şey var: İstanbul'un bu en güzel sahil şeridiyle ilgili herkesin bir hesabı olabilir.
Peki bu şehri yönetenler ne yapıyor? Yargının sonuçlanmasını mı bekleyecekler yoksa ruhsat vererek işi biraz daha mı karıştıracaklar?