Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

Medyaya yönelik saldırılar

Son dönemde medyaya yönelik saldırıların giderek daha 'fiziksel' bir hal alması üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir.
Gezi Parkı olayları sırasında televizyonların canlı yayın araçlarının yakıldığını, gazetecilerin tartaklandığını hepimiz hatırlıyoruz. Sabah gazetesi 40 gün boyunca protesto edildi. Göstericiler birçok defa binaya zorla girmeye teşebbüs etti. Kırık camlar edebiyatına hiç girmeyeceğim.
Geziden sonra durum yatışmak şöyle dursun, tırmandı. Elbette polisin orantısız güç kullanmasından hepimiz bizarız, bu gazetecilik tarihimizin ezeli bir sorunu.
Onları her fırsatta kınıyoruz. Fakat medyaya yönelik şiddet dendiğinde aklımıza sadece güvenlik güçlerinin gelmesi haksızlık olur.
Kısaca hatırlayalım...Akit muhabiri Mehmet Özmen, TÜYAP Kitap Fuarı'nda Ekrem Dumanlı ve/veya yanındakiler tarafından darp edildi. Dumanlı kendisine sorular soran Özmen'i 'münafık' olmakla itham etti.
A Haber yorumcusu Latif Erdoğan'ın burnu iki saldırgan tarafından kırıldı. Erdoğan katıldığı program sonrasında kanaldan çıkmış, evine gitmeye hazırlanıyordu.
Suruç saldırısını haberleştirmeye çalışan atv muhabiri Sercan Bilgi ve kameraman Orhan Şener terör örgütü tarafından hedef gösterildi ve dövüldü.
Çok değil iki ay önce Star medya grubunun bahçesine teröristler tarafından bomba koyuldu. Zamanında fark edilip imha edilmeseydi onlarca gazetecinin ölümüne neden olabilirdi bu bomba. Kısa bir süre sonra medya grubunun patronu silahlı saldırıya uğradı.
Hürriyet ve Sabah gazetelerine yönelik bir gün arayla düzenlenen protestolarda bazı göstericiler şiddete başvurdu. Taşlar atıldı, camlar kırıldı.

Terör ve şiddet

Geliyoruz geçtiğimiz haftaya...
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan evinin önünde dört kişinin saldırısına uğradı ve kaburgaları kırıldı.
Aynı hafta içerisinde yaşanan bir diğer olay gazeteci İlhami Işık'a gelen tehdit mesajıydı. Damadına hitaben gönderilen mesajda şunlar yazılıydı:
"Hakan Efendi! İnşallah sen ve baban dükkan olayından ders çıkarmışsınızdır. Bu seçimde kayınpederin gelip Ak Parti için çalışır ve sen de ona destek verirsen benzin istasyonunda o polislerin akıbetine uğrarsın. TC de seni kurtaramaz."
Işık'ın damadının dükkanı daha önce teröristler tarafından yakılmıştı ve bu kez 'polislerin akıbeti' ile, yani ölümle tehdit ediliyorlardı.
Terör örgütlerinin tehdit listesine gören bir diğer isim olan Deşifre programı yapımcısı Mehmet Ali Önel geçtiğimiz haftanın son gününde kendi programında yaptığı duyuru ile ekranlardan çekildiğini açıkladı.
Bu örnekler de gösteriyor ki Türkiye'de terör ve şiddet olayları medya özgürlüklerini ciddi şekilde tehdit eder hale gelmiştir. Böyle bir ortamda, en ön safında 'iktidara gelince bazı gazetelere el koyacağız' diyen politikacıların yürüdüğü 'hür basın' nümayişleri yapmak kafi değildir.
Gazeteciler ve toplumun diğer bileşenleri terör ve şiddet konusunda samimi olmalı, kimden gelirse gelsin ve kimi hedef alırsa aldın aynı ortak tavrı, aynı dayanışmayı göstermelidir. Yaşanan her olayı bir siyasi kampanyaya dönüştürmek ve siyasi muarızları günah keçisi ilan etmek sorunu derinleştirmekten ve yüzleşmeyi geciktirmekten başka bir sonuca yol açmamaktadır.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA