ABD para birimi olan doları uluslararası bir rezerv haline getirmek üzere Bretton Woods sistemini oluşturduğunda, 2. Dünya Savaşı'ndan ağır bir tabloyla çıkmış hiçbir ülkenin para birimini ayağa kaldıracak hali yoktu. Bu nedenle, 'Soğuk Savaş'ın ilk 15 yılında, ABD 'Atlantik İttifakı'nın ekonomik, ticari, siyasi ve askeri yapılanmasına öncülük ederken, söz konusu ittifakın içinde yer almayı tercih eden ülkelerin hemen hemen tümü merkez bankası rezervlerini ağırlıklı olarak ABD Doları'ndan oluşturdular. Doların merkez bankalarının rezervlerindeki payı yüzde 1960'ların başında yüzde 70-75 düzeyindeydi. Hatta, 1970'lerin başlarında Bretton Woods çökse de, doların rezervlerdeki payı yüzde 85'ler düzeyini dahi gördü.
Ancak, Vietnam Savaşı ve üzerine gelen 'petrol savaşları' ile, dolar değer kaybetmeye ve altın fiyatları rekor kırmaya başlayınca, salt doların değerini korumaya adeta zorlanan önde gelen ekonomiler de bu tablodan memnuniyetsizliklerini belirtince, Plaza Anlaşması (The Plaza Accord) olarak geçen adımla, doların değer kaybetmesinin ve altın ile diğer ülke paralarının merkez bankalarının rezervlerindeki payının artmasının önü açıldı. 1991'de doların merkez bankaları rezervlerindeki payı yüzde 45'e kadar gerilemişti. ABD Dolarının önde gelen 6 para birimi karşısındaki değerini temsil eden Dolar Endeksi de, şubat 1985'de gördüğü en yüksek değer olan 128 puandan, haziran 1995'de 84 puana kadar gerilemişti.
Derken, 'Soğuk Savaş' bitti ve ABD'nin küresel sistemde yeniden yükselişe geçtiği 'Tek Kutuplu Dünya' dönemi başladı. ABD'nin küresel ekonomi- politik sistemdeki ağırlığını yeniden toparlaması ile, 2002 şubat ayında, yani Avrupa ortak birimi euronun tedavüle çıkıp kendini kanıtlamasına kadar, Dolar Endeksi 113 puana kadar tekrar yükselirken, aynı dönemde doların merkez bankaları rezervlerindeki payı da yeniden yüzde 71'e ulaştı. Ardından mortgage bazlı küresel finans krizi sürecinde 2008 yılı mart ayında önce 85 puan, ardından da yeniden 2011 yılı yaz döneminde 81 puana gerileyen Dolar Endeksi, 2016 yılı sonu tekrar 103 puana toparlanmış olsa da, ardından tekrar 100 puanın altını gördü,
Küresel virüs salgını döneminde 100 ile 90 puan arası dalgalanıp, 2022 yılı başında 112 puanı bile görmüş olsa da, ABD Merkez Bankası FED'in son faiz indirim kararı ile, Dolar Endeksi yeniden 100 puanın altını zorlayacakmış gibi gözüküyor. Ancak, ABD Doları'nın değer kaybının gerçek nedenini 'virüs'lerde değil, 'Finansal Soğuk Savaş' dönemde aramak gerekir. Çünkü, ABD taktiksel bir hata ile, doları ve dolar cinsinden uluslararası ödemeler sistemini bir 'silah' olarak kullanmaya karar vererek, yükselen gelişmekte olan ülkeler ve neredeyse tüm 'Küresel Güney' ülkeleri nezdinde büyük bir güvensizliğe sebep oldu. Bu nedenle, önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, daha yüksek bir tempoyla altına yönelmeye başladılar. Bu durum, altının ons fiyatını rekorlara taşıdığı gibi, şimdi 3000 dolar seviyesi konuşuluyor.
'Finansal Soğuk Savaş' dönemi ABD doları bir 'silah' olarak, uluslararası ödeme sistemini de bir 'yaptırım' aracı olarak kullanmaya karar verdiğinden bu yana derinleşiyor ve dolara duyulan güvenin sarsılması, doların merkez bankaları rezervlerindeki payının yüzde 50'nın altına düşmesi olasılığını da gündeme getiriyor. Bu nedenle, BRICS+ toplantısında açıklanması beklenen yeni uluslararası ödeme sistemi büyük bir merakla bekleniyor.