Türkiye OD ve Rusya meseleleriyle uğraşırken işin içine bir de Irak/ Ebadi sorunu girdi. Doğal, dünyada fokur fokur kaynayan bir kazan var artık. Adı, Ortadoğu. Biz de doğal olarak, yüz yıllardır olduğu gibi bundan sonra da o kazanda pişiyoruz.
Ama o arada ezeli meselelerimizden Kıbrıs'ta ne oluyor? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kadir Has Üniversitesi'nde bir konuşma yaptı ve bu soruyu meydana getiren sayısız parçayı, akılcı bir indirgemeyle azaltıp, birkaç madde etrafında ele aldı.
***
Bu sorun öyle anlaşılıyor ki artık
sadece Türkiye'nin sorunu değildir.
Güney Kıbrıs itibariyle bir
AB sorunudur. Coğrafya itibariyle bir
Doğu Akdeniz sorunudur. Yakın zamana kadar da Türkiye'de
derin devletle, ulusalcılarla, orduyla iç içe geçmiş bir
ulusal sorundu.
Ama hepsinden önemlisi
50 yıllık bir sorundur. Düşünün ki, ben,
1963'te Kıbrıs'ta katledilen adını hâlâ hatırladığım
Binbaşı Nihat İlhan'ın karısı ve çocuklarının resimlerini o günlerde kalın ve mavi bir karın örttüğü Kars'taki evimizde
Hayat mecmuasında gördüm. Birkaç gün sonra düzenlenen '
Rumları Tel'in' mitingine evden kaçıp katıldım,
Makarios'un samandan yapılmış kuklasının alev alev yakılışını izledim.
Haziran 1964'te
İsmet İnönü'nün
Kıbrıs'a müdahale kararını açıkladığı akşam verilen alarmı bir gece sabaha karşı gece çalan sirenlerle ayaklanarak gene Kars'ta yaşadım.
1974 Kıbrıs müdahalesinde Marmaris'e gidiyorduk, yoldaydık, geceyi Aydın'da geçirmek zorunda kaldık.
***
Bu kişisel tarih bile nasıl
çetrefil bir konuyla uğraştığımızı gösteriyor. Buna
Denktaş'ın,
Mümtaz Soysal'ların aklına güvenip sürdürdüğü o manasız politikaları ekleyin. Şimdi herkesin dört elle sarıldığı
Annan Planı'na karşı hükümetin sürdürdüğü 'evet' politikasının içeride, Türkiye'de karşılaştığı o saçma tepkiyi katın. Karşımızda içinden çıkılmaz bir yılan hikâyesi var.
Ağustos 2014 sonlarında
Cumhurbaşkanı Gül'le birlikte Kıbrıs'a giderken durum itiraf edeyim ki bugünkünden daha umutsuzdu. O yolculukta,
Sayın Beşir Atalay da uçaktaydı ve sonradan devreye giren
su yolu henüz inşa ediliyordu.
Cumhurbaşkanı Gül, aramızda konuşurken, çözüm bakımından hayli ilginç görüşler öne sürmüştü.
Cumhurbaşkanı Akıncı'yı dinlerken aklın yolunun öyle bin falan değil, bir olduğunu gördüm. O da her şeyden önce çözüm yönünde kesin bir irade sergiliyor ve bu işin olabileceğini açıklıkla savunuyor. Bir kere ancak bu noktadaysanız karşınızdakini ikna edebilirsiniz.
***
Akıncı, süreci,
fonksiyonel federasyondan coğrafi federasyona geçiş olarak tanımlıyor.
Güvenlik artırıcı önlemler, toprak mülkiyeti konularının daha 'dikenli' olduğunu görüyor. Ama özellikle ortak elektrik, ortak su ve nihayet ortak telefon konularını ısrarla dile getiriyor.
Maraş'ı müzakerelerde geri bırakmayı başarmış. Böylelikle
çözüm üreten Kıbrıs modelini oluşturma çabasında. Bence bunu yaparken Akıncı'nın avantajı daha önceki siyasetçilerin sahip olduğu kamburlara, borçlara sahip olmayışı.
Akıncı, çok haklı olarak, girişiminin
kendi kuşağının son çıkışı olduğunu görüyor. Başarısız olunursa artık
bambaşka bir Kıbrıs sorunu çıkacak karşımıza. Hele
Doğu Akdeniz'de doğalgaz arandığı, enerji politikalarında yepyeni bir aşamaya gelindiği şu dönemde '
eski Kıbrıs sorunu'yla yaşamak artık büsbütün akıl dışı.
Dünya her gün yeniden kurulmalı...