Bir olay yeteri kadar güçlü ise, anlam yükü fazla ise, hem gerçek bir anlama sahiptir hem de sembolik bir değer kazanır. Bu değerlendirmeyle bakınca geçen hafta üst üste gelen, üst üste binen birkaç olay bize OD'daki yeni pozisyonlar hakkında bilgi vermekle kalmadı. Türkiye'nin OD'daki konumu hakkında da epey şey söylüyor.
Zaten öyledir: uluslararası siyaset her sabah yeniden kurulur. Kaldı ki, bizatihi siyaset tam da budur: sürekli olarak değişik koalisyonlar kurma, sürekli yeni pozisyonlar oluşturmadır siyaset. Ancak bu esnekliği gösterenler ayakta kalır siyasette.
***
Nitekim öyle oluyor.
Rusya'nın
Suriye'ye müdahalesinden sonra o defterin o sayfası kapandı. Yeni bir sayfa açıldı. Ben olayı biraz daha farklı bir açıdan okuyabilir ve acaba
Rus uçağının düşürülmesiyle o yeni sayfa da çevrildi diyebilir miyim?
Biraz fazla aykırı görünen bu yorumu ilerleteyim ve şöyle bir 'tesadüf'ten, şöyle bir 'tetabuk'tan söz edeyim: Rusya
uluslararası arenada söz sahibi olmak için, olayların gerisinde kaldığını görünce
Suriye'ye müdahale etti ve bir anda ağzının içine bakılan bir ülke oldu. Hiç öyle az bir şey değildi bu hamle ve kısa sürede, akıllı girişimlerde de bulunarak,
ABD ve İran'la önemli
ittifaklar kurdu.
O gelişmenin bizi başka bir hatta çektiği kuşkusuz.
PYD -YPG ilişkileri,
DAEŞ'le kurulmuş içinden çıkılmaz denklemler,
etnik bölünmeler, kapanan
Kuzey OD içinde Türkiye,
Rus uçağını düşürünce yeni bir aşamaya geçildi. Ve gerçekten yeni bir düğüm atıldı uluslararası siyasette. Çünkü
NATO, AB ve ABD bir anda bu durumu kullanışlı buldu ve Türkiye ile ilişkisinde yeni bir merhaleye geçti, onunla ilişkisini güçlendirdi.
NATO gemileri şimdi
Sarayburnu'nda, Rusya oradan gemisini, bir
askerin eline silah vererek geçiriyor, o arada
Türkiye, rutin bir değişim sırasında
Irak'a daha fazla asker sokuyor. İşte bütün bunlar, ister gerçek değerleri isterse sembolik değerleriyle olsun yeni bir döneme işaret ediyor.
***
O yeni dönemin bazı parametrelerini biliyor, bazılarını bilmiyoruz. Bildiklerimiz arasında dikkatimizi en çok çekeni
Jerablus bölgesi, yani bize
OD'nun kuzeyinde kalan son kapı. Orası için savaş devam ediyor ve Türkiye bizzat kendisi
duvar örerek o kapıyı kapatıyor. Bir anlamda
Suriye politikasında yeni bir pozisyona geçtiğini ifade ediyor. İşte
Irak'a soktuğu asker de bu noktada ek (sembolik) anlamlar kazanıyor, Türkiye, oyunu
Irak üstünden oynayacağını dile getiriyor. Hatta ona bir kat daha ilave edelim. Bu, oyunu
ABD ile sürdüreceği anlamına geliyor. Hele işin içinde
Musul'un olması daha da ilginç!
AB'nin gösterdiği yaklaşım da işin içine katılınca
Batı hattına Türkiye'nin
1950 sonrasında hiç bu kadar yaklaştığını veya tersini,
Batının Türkiye'ye bu derecede sokulduğunu hiç görmemiştik demek mümkün. Haydi, onun nedenini de belirtelim:
Fransa'nın
Paris saldırısı sonrasında
Suriye'ye 'açılması' ile
Almanya bu matristeki yerini bütünüyle kaybetti. Oysa o coğrafyada 1. Dünya Savaşı hatıraları herhalde hâlâ canlıdır Almanya'nın, hele işin içinde
Kürtler olunca! Bu şartlar altında
Merkel akıllı bir manevrayla Türkiye'yi Fransa'ya rağmen
AB'ye yeniden taşıyarak OD ilişkilerine üstümüzden katılmak istediğini gösterdi. Böylece, Batıdayız. Yeniden Batıdayız. Uzun bir aradan sonra Batı bunu istiyor. Biz ise kısa bir süre sonra daha iştahlı, iştiyaklı olacağız. Hiç mi hiç fena değil...