Bir kartopunun cehennemde şansı ne kadardır? Kanada'nın istifa eden Başbakanı Justin Trudeau'nun, ABD'nin seçilmiş Başkanı Trump'a verdiği cevap böyleydi. Kanada'yı ABD'nin 51. Eyaleti yapma niyetini dalga geçer gibi ifade eden Trump'a ne kadar kızdıysa ve açık açık 'go to hell' yani cehenneme git diyemediyse. Onun yerine, ABD'nin Kanada'yı alma şansı, bir kartopunun cehennemde kalma şansı kadardır deyiverdi. Ama ben Trump'ın siyasi üslubunun 'go to hell' çıkışını kaldırabileceğini düşünüyorum. Neyse konumuz siyasi nezaket, diplomatik üslup filan değil. Konumuz ne oldu da ABD Ortadoğu'yu karıştırmaktan vazgeçti (mi acaba) ve Trump daha yenim etmeden, Kanada'yı, Grönland'ı ve Meksika'yı almayı istediğini ve Panama Kanalı'nı da yeniden ABD Kanalı yapacağını açıkladı. Daha çok su kaldıracak bu mesele, çok boyutlu. Ama biraz yakından bakınca işin arkasında ABD'nin Çin'in önlenemez yükselişi karşısındaki son çırpınışlarını görmek mümkün.
Tane tane anlatalım; Trudeau'yu Florida'daki evinde ağırlayan Trump'ın şakayla karışıkmış gibi görünen bir üslupla Kanada'yı ABD'nin 51. Eyaleti şeklinde anması ortalığı karıştırdı. Zaten Trump'ın sonraki sosyal medya paylaşımlarını bakınca meselenin o kadar da şaka olmadığı anlaşıldı. Trump, ABD'nin yıllardır milyarlarca dolarlık desteklerle Kanada'yı idare ettiğini ve artık ABD'ye katılmasının zamanının geldiğini söyledi. Kanada için ekonomi silahını çeken Trump, bununla da yetinmedi ve özerk bir konumla Danimarka'ya bağlı Grönland için de askeri silah kullanmaktan çekinmeyeceğini açıkladı. Peki, bu kadar mı, hayır. Trump bu kez Meksika'ya yönelik ilhak niyetini, Meksika Körfezi'nin adı Amerika Körfezi olmalı diyerek ortaya koydu. Yetmedi bir de Panama Kanalı'nı Panamalılardan geri alacağını, zaten hiçbir zaman onlara verilmemesi gerektiğini söyledi.
Filmi biraz daha geri alırsak Trump'ın bir süredir ABD'nin başta Ortadoğu olmak üzere ülke dışındaki askeri varlıklarının ülkeye zarar verdiğini dillendirdiğini hatırlayacaksınız. İşte bütün bunlara ABD'nin Çin ile giriştiği ticaret savaşını eklediğimizde Trump'ın, MAGA (Make America Great Again) hedefini ancak bu şekilde yakalayabileceğini hesapladığını söylemek mümkün. O yüzden Trump, Grönland konusunda ciddi. İlk başkanlık döneminde de parayla satın almayı teklif etmişti. Ama Panama Kanalı'nı geri olmak yeni yeni gündeme girdi. Peki, şimdi ne değişti de bu konu gündemde. Bunun da cevabı yine Çin ile girdiği ticaret savaşının seyrinde gizli. Çin'in global ticareti domine edişini engelleyemeyen ABD, Panama'dan şikayetçi. Panama'nın ABD gemilerinin yerine Çin gemilerine öncelik verdiği suçlamaları bir süredir gündemde. Amaç Panamayı almak değil, gözdağı ile ABD'ye öncelik verilmesini sağlamak.
Bir iki not ile bitirelim, 14. yüzyıldan bu yana Danimarka'ya ait olan ve 1979'dan bu yana özerk konumdaki Grönland, New York'a, Kopenag'a olduğundan daha yakın. Ve ABD'nin adada büyük bir askeri üssü var. Zengin maden kaynakları olan adaya son yıllarda Çin'in bazı yakınlaşma ve yatırım girişimlerinin olması ABD'yi rahatsız ediyor. Herhangi bir askeri gücü olmayan Grönland'ı bir durum olduğunda Danimarka bile savunamaz. Adanın tek güvencesi NATO.
1914'te ABD'nin hizmete açtığı ve 1999'da Panama yönetimine devrettiği Panama Kanalı'na gelince, kanaldaki 5 limandan 2'si Hong Kong merkezli bir şirket tarafından yönetiliyor ve bu iki limanda ABD gemilerine fazla ücretlendirme yapıldığı iddia ediliyor.
Ne dersiniz bu kadar gerekçe ABD'yi Kuzey Amerika bölgesinde meşgul etmeye ve Ortadoğu'yu rahat bırakmaya yeter mi? Umarım, yeter, yetsin artık!