Türkiye, güncel politik tartışmalardan bağımsız olarak uluslararası siyasette kendisini önümüzdeki yüzyıla taşıyacak adımlar atıyor. İlk başta pek önemsenmeyen hatta külfet olarak görülen bu adımların aslında nasıl büyük kazanımlara kapı araladığını yeterince konuşamıyoruz.
Bunun son örneği, Afrika'nın Sahra ve Sahel bölgelerinin kesişim noktasında yer alan Çad ile geliştirilen ilişkilerde görüldü. 1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanan fakat aradan geçen on yıllar boyunca Fransa tarafından kaynakları sömürülen Çad, tıpkı diğer eski Fransa sömürgeleri gibi bu büyük prangadan sonunda kurtuldu. Fransa ile olan askeri anlaşmalarını iptal eden Çad yönetimi, ülkedeki askeri üslerin boşaltılmasını istedi. Ocak ayı içerisinde ülkedeki son askeri üssünü de boşaltan Fransa'nın artık bu ülkede resmi anlamda askeri kalmadı.
Eski sömürgeleri tarafından kovulduğu için öfkeli olan Fransa'yı kızdıracak bir başka gelişme daha yaşandı. Fransa'nın boşalttığı askeri üslere Türk askeri uzmanların geleceği ve hatta bazı üslerin Türkiye'ye devredileceği iddia edildi. Örneğin, iddiaya göre Çad'ın doğusundaki Abeche kentinde yer alan ve daha önce Fransız güçlerinin bulunduğu askeri üssün Türkiye'ye teslim edileceği yazılıyor.
Burada bir parantez açalım; çünkü bu meseleler yeterince anlaşılmıyor.
1920'den 1960'a kadar Fransa sömürgesi olan ve ardından on yıllar boyunca bu ülke tarafından sömürülen Çad'ın, ülkedeki bir askeri üssünü 2013 yılında büyükelçiliğini yeni açan Türkiye'ye devredeceği söyleniyor. Afrika kıtasının önümüzdeki 50 yıl içerisinde dünya için önemini düşündüğümüzde kıtanın kesişim noktalarında yer alan bu ülkeyle kurulan ilişkinin önemini daha iyi anlayabiliriz.
Daha açık ifadeyle Türkiye, Çad ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde önümüzdeki 25 yılda dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alacak olan Nijerya ve dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Libya ile kurduğu iyi ilişkileri daha da sağlamlaştırdı. Afrika ile her yıl artan ticari ilişkilerinin hem miktarı hem de niteliğini daha da artırma imkânı sağladı.
Peki, Türkiye bu noktaya nasıl geldi? Öncelikle Batılıların Afrika ülkeleriyle kurduğu efendi- köle ilişkisini toptan reddeden ve adil iki ortak olduğumuzu her fırsatta ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan bahsetmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrikalı muhataplarıyla her görüşmesinde karşılıklı kazanmanın esas olduğunu açıklıyor.
Bunun yanına Afrika'yı ziyaret ettiğinde ülkenin tüm kaynaklarını sömüren Fransa'nın Cumhurbaşkanı Macron'un, "Çok çocuk doğuruyorsunuz, o yüzden fakir kalıyorsunuz" söylemini koyduğumuzda terazinin Türkiye tarafının neden ağır bastığını anlayabiliyoruz. Bugün Afrika'dan adım adım kovulan Fransa ve hemen her ülkeyle ilişkisini katlayarak geliştiren bir Türkiye var. Bu sebeple Fransız medyası, kıskançlık dozu yüksek "Türkiye, Afrika'da ilerliyor" analizleriyle dolmakta...
21. yüzyıl Türkiye ve Afrika'nın yüzyılı olacak. Şimdilerde "Afrika'da ne işimiz var?" diyenleri ise tarih kitapları vizyonsuz gericiler olarak yazacak.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Hilal Kaplan | Türkiye-Çad askeri birliği