O bir gündem indikatörü... O bir devre kesici... O bir Elliot dalgası... O bir Fibnocci... O bir Gülben Ergen!!!
Alakalı alakasız her olayın içinden çıkan Gülben Ergen'i son olarak piyano çalan kuryenin yanında bırakmıştım. Belli ki, piyanist kuryeci vasıtasıyla zihinleri meşgul etme oranı hoşuna gitmemiş Sayın Ergen'in... Yeni gündemler peşinde koşarken saat 10.00'da bir borsa çanıyla, titreşimler yayılmış dalga dalga zihninde... Ve borsaya girmiş...
Tahtacılarla mı anlaşmış, kulağına tüyo mu fısıldanmış, kripto dünyası mı sarmamış, teknik analizci sevgili mi yapmış, taksi plakaları zararda mıymış tam olarak bilemiyorum...
BORSA DÜŞTÜ
Ama "Kırmızı candır, yeşil sabırdır, hele günlerden cumaysa, hastagh temettü," tweet'ini görünce beni bir gülme aldı...
Elbette ünlü ünsüz herkes borsada yer alabilir burada bir tuhaflık yok. Ama ünlü kişisi yorumlar da yapmaya başlayınca, borsayı takip eden büyük küçük yatırımcının diline dolanıyor haliyle...
Üstelik Gülben Ergen'in borsaya girişi sonrası, Borsa İstanbul üst üste düşüşte olunca, mizah sınırlarını zorlayacak yorumlar havalarda uçtu...
İşte o yorumlardan bazıları:
Allah'tan Gülben abla tek başına borsada, bu abla gibi birkaç popstar olursa burada komple borsa çöker.
Gülben Ergen borsaya girdiğinden beri borsa düşüyor. Birleşip ne kadar yatırdıysa verelim borsa kurtulsun.
Gülben Ergen borsa tweet'i attığı gün elinizde ne varsa satın demiştim ben size...
"Gülben Ergen'le temettülü günler" diye program yapmasını bekliyorum.
Zannedersem bir süre önce getirisinin cazibesine inanarak borsaya giren Gülben Ergen'in bu hareketi sonrasında Borsa İstanbul bir daha gün yüzü göremedi. Ulusal 100 endeksi o günden bugüne 1.000 puana yakın düştü ve yaklaşık yüzde 18 geriledi. Ancak eski bir İMKB atasözü şöyle der; unutmayın ki bana hiçbir şey olmaz!
KENNEDY TAKTİĞİ
Bunlar işin mavrası elbette ama sonra bir yorum dikkatimi çekti... Bu beni biraz düşündürdü:
ABD başkanlarından John F. Kennedy'nin babası 1920'lerde Wall Street'in büyük yatırımcılarından biriydi. İşe giderken ayakkabılarını boyatan baba Kennedy, ayakkabı boyacısının borsaya merak saldığını öğrenir.
Boyacı "Görüyor musun bayım borsa çok para kazandırıyor son aylarda" der, Kennedy o an kararını verir.
Boyacı bile borsadan para kazanıldığının farkına varmışsa, artık borsadan para kazanılmaz deyip o gün elindeki tüm hisse senetlerini satar. Bir hafta sonra da meşhur 1929 krizi çıkar. Borsa altüst olur.
Bir yatırım tavsiyesi değildir! Aman dikkat!
DÖNER GÜZELLEŞTİRİR!
Dönerimizin dünyada ünü tartışılmaz... Ama moda sektöründe dönerle anılacağımız aklımın ucundan geçmezdi... Galiba Paris Moda Haftası'na yanar dönerli bir giriş yapacağız...
Şöyle ki; dünyaca ünlü Vetements markasını bilen biliyor. Kreatif direktörü Demna Gvasalia, 90'lı yıllarda çocukluğunu Gürcistan'da yaşayan, Gürcistan'ı bir süre önce adeta moda başkenti yapan bir isim. Balenciaga'nın da kreatif direktörü olan Demna, aynı zamanda Vetements'in kurucusu...
Markası Vetements'in yeni bir tişörtü var. Tişört bizim döner kebap temalı, üstelik mesajı da net! Döner macht schöner! Yani döner güzelleştirir!... Bu döner kebap tişörtü tutar...
Rihanna ve Kim Kardashian'ın Vetements tasarımlarına bayıldığını biliyoruz, üstelerinde bir döner adam tişörtü görürsek yakında şaşırmayın.
Tişört daha dün markanın Instagram hesabında takipçilerin beğenisine sunuldu ve yorumları soruldu...
Bir de ayran olmalı diyen de vardı.
Almanya'da döner 4 Euro oldu, sen tişörtü 200 Euro'ya satarsın diye hayıflanan da...
90'LARDAN FIRLAMIŞ GİBİ
Ata Demirer'in Bursa Bülbülü filmi bir yerlere dokundu ki, insanlar da bu kadar sevdi. Nostaljik bir duygusallık temeline oturan bu film, kimilerini eskiye götürdü de sevdiler anlıyorum, peki ya yeni kuşak? Onlar niye bu kadar etkilendi, araştırmak lazım. Günümüz gerçeklerine doğanlar, aslında hallerinden pek de memnun değil. Bilmedikleri, yaşamadıkları bir hayatın özlemini çekiyorlar. Bir dönem bu kuşağın 90'lar ve 2000'ler hayranlığının sadece modaya olduğunu sanıyorduk. Oysa ki, onlar cep telefonsuz bir hayatın nasıl olacağının rüyasında. Bir Z kuşağı genci şöyle diyor mesela; "Her zaman telefonlarımızda olmak veya neredeyse aynı 50 fotoğrafı çekmek ve sonra takıntılı bir şekilde fotoğrafları kontrol edip 'en sevdiğimizi bulmak' gibi nefret ettiğimiz şeylerin olmadığı bir dönem 90'lar..."
İşte oralardan çıkıp gelen bir film yeni kuşağı da etkisi altına aldı bile. O filmden çıkıp gelen bir oyuncu da bu kuşağı etkisi altına alacağa benziyor üstelik. Ata Demirer'e filmde eşlik eden Özge Özacar, sanki 90'lardan fırlamış gibi bir genç kadın. Tipi, hali, tavrı öyle... Yeni nesil oyunculara benzemiyor hiç. Mesela anoreksik değil, hatları dolgun. Menajerinin gölgesinde, her lafı planlı programlı birine hiç benzemiyor, samimi, olduğu gibi... Sektörün ihtiyacı olan yeni yüz, yeni ruh tam anlamıyla Özge bana göre. Bundan sonra onu çok işte görürüz gibi geliyor bana. Çünkü eminim siz de benim gibi aynı isimlerle çekilen dizilerden sıkıldınız...