Her yıl, cadılar bayramı yaklaştıkça, kostümler ve dekorasyonlar konusunda bir heyecan sarar insanları. New York'ta özellikle bu dönem, evlerin süslenmesi için bir yarış haline gelir. Günler öncesinden başlayan hazırlıklar, Instagram'da boy gösterecek en iyi fotoğrafların peşinde koşmayı da beraberinde getirir. Süslenen evler, sanki birer film seti gibi, Halloween gecesinin yıldızı olmak için yarışır.
Bu yıl en iyi kostüm hangisi diye sorarsanız, sanırım yanıt açık: Hamburger Adam! Evet, bu sene herkesin midesini değil, gözünü doyuran bu kostüm, New York'un cadılar bayramı ruhunu simgeliyor. Üzerinde dev bir hamburgerle dolaşan insanı görmek, şehirdeki sıradan bir akşam yürüyüşünü aniden eğlenceli bir hale getiriyor. Ama bu kadar basit değil, hamburger adamın yanında bir de Yusuf Dikeç pozu verenler var ki, onları görmek, "Yalnızca senin bu duruşunu yapabilen bir tek sen misin?" sorusunu akla getiriyor.
Bu yıl Halloween'deki en dikkat çekici kostümlerin yanı sıra, Armand Duplantis'in bu pozunu canlandırmaya çalışan birçok genç bulmak mümkün. Bir an için dünya şampiyonu, bir sonraki an ise cadılar bayramında karşınıza çıkan bir karakter! Bu tür yaratıcılık, cadılar bayramının ruhunu en iyi yansıtan unsurlardan biri. Birçok kişi, duvarlardan sarkan örümcek ağları ve parlak balkabağı ışıkları ile donatılmış evlerinin önünde bu pozları vermeye bayılıyor. Ve elbette, kıyafetler konusunda da hiç fena değiliz. Duruş kıyafetleri, bu yıl da bir kez daha gündem oldu. Neden mi? Çünkü neden olmasın! Cadılar bayramında herkesin kendi tarzını ifade etme özgürlüğü var ve bu özgürlük en tuhaf şekillerde kendini gösteriyor. Kim bilir, belki de bir sonraki yıl en iyi kostüm ödülünü alacak olan bir dikeç pozu ile elinde örümcek ağı olan bir moda ikonu!
Ne yalan söyleyeyim Halloween beni biraz geriyor, biraz da zorlama geliyor. Her sokak başında bir kostümlü insan görmek eğlenceli, evet, ama o kadar işte. Bir yanda etrafta zıplayan süper kahramanlar, diğer yanda dehşet verici makyajlarla süslenmiş yaratıklar; her köşe başında bekleyen bu karakterler, bir süre sonra insana biraz fazla gelmeye başlıyor. Korku ve eğlencenin dengesi kayboluyor. Sonuçta bir bayram kutlaması olması gereken bu gün, bazen aşırıya kaçan bir şov haline dönüşüyor.
LAZAR BİNENBAUM VE 'MUSSOLİNİ' TABLOSU
Son zamanlarda müzayede dünyasına göz atma fırsatı bulduğumda, radarımda Lazar Binenbaum'un 'Mussolini' tablosu belirdi. 45 x 69 cm boyutlarında, yağlı boya bir eser olan bu tablonun açılış fiyatı 3 milyon 500 bin TL olarak belirlenmiş; bu rakam, sanatseverlerin ilgisini çekmek için yeterince çarpıcı. Ancak bu tabloyu özel kılan yalnızca fiyatı değil, Binenbaum'un sanat kariyeri ve İstanbul'un tarihindeki yeri. Binenbaum, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemleri, I. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet dönemi İstanbul'unun önemli bir parçasıydı.
Münih Sanat Akademisi'nden aldığı eğitim ile sanat kariyerine sağlam bir temel atmıştı. Sanat dünyasında kendisini duyuran ilk eserlerinden biri, Ludwig van Beethoven'ın portresidir. Bu eser, onun yaratıcı yeteneğinin bir göstergesi olarak öne çıkmıştır. I. Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkilerinin hissedildiği bir dönemde İstanbul'a yerleşen Binenbaum, burada sanatını geliştirmiş ve ömrünün sonuna kadar bu şehirde yaşamıştır. Müzayede, Binenbaum'un 'Mussolini' tablosunun yanı sıra, 2013 yılında hayatını kaybeden ünlü tiyatro sanatçısı Nejat Uygur'a ait bir eseri de barındırıyor.
Bu durum, müzayedeye olan ilgiyi artırıyor ve sanat camiasının dikkatini çekiyor. Sanat eserleri, yalnızca mali değerleriyle değil, aynı zamanda kültürel ve tarihi önemleriyle de değerlidir. Lazar Binenbaum'un 'Mussolini' tablosu, İstanbul'un sanat tarihindeki yerini hatırlatırken, izleyicilere de dönemin ruhunu yansıtıyor. Müzayede, pazar gününe kadar devam edecek. Sonuç olarak, Binenbaum'un sanatı, geçmişten günümüze önemli bir köprü kurarken, müzayede de bu köprüyü yeniden inşa etmek için bir fırsat sunuyor.