Elizabeth Marlowe geçtiğimiz haftaki makalesinde ABD'deki müzelerle ilgili tarihe geçecek iddialar ortaya attı. İddiaların doğrudan ülkemizi ilgilendiren detaylarla dolu olması dikkatimi çekti. Marlowe, "Bazı ABD müzeleri amaçlarına uygunsa, satın almaların şüpheli kökenlerini görmezden gelecekler" diyor. Bu da çalıntı eserler müze koleksiyonlarına girebilir demek. Ne tesadüf ki bahsettiği eserler ülkemize ait. Hikaye şöyle; Mayıs 1967'de, Türkiye'nin güneybatısındaki köylüler, kazı yapılmamış bir Roma bölgesi olan Bubon'da bronz heykel hazinesi ortaya çıkarıyorlar. İki yerel kardeş yetkililere haber vermek yerine bir yağma operasyonu düzenliyor ve en az dokuz gerçek boyutlu heykel ve birçok ek heykel parçası İzmir'deki bir satıcıya satılıyor ve ardından eserler ülke dışına kaçırılıyor.
Türk yetkililer Bubon'a geldiğinde, geriye kalan tek şey, Roma imparatorlarının ve imparatoriçelerinin isimlerinin yazılı olduğu antik kaideler ve tek bir heykel, o da Burdur'da bir müzede sergileniyor. Bulunan diğer dört muhteşem, başsız, erkek bronz, üçü çıplak ve biri bir filozofun tuniği giymiş, tamamı yaklaşık altı fit ve beş inç yüksekliğinde olan eserler bir Boston sanat koleksiyoncusu olan Charles Lipson'ın elinde birdenbire ortaya çıkıyor, kısa süre sonra da uluslararası pazarda satışa sunuluyor.
Kaçakçılar izlerini örtmeye özen gösterdikleri için Lipson'un Bubon'daki bronzlarının kökenleri asla tam bir kesinlik meselesi olamıyor. Ancak zamanlama, Lipson'un heykelleri ile bölgede bulunan heykel arasındaki benzerlikler ve bu ölçekte ve kalitede antik bronzların hayatta kalmasının son derece nadir olması, neredeyse tüm bilim adamlarının kabul ettiği gibi, bunu açık ara en olası açıklama haline getiriyor. 1986'da, Cleveland Museum of Art, giysili figürü Lipson grubundan satın aldığında, basın açıklaması yapıyor ve eserlerin açıkça "Türkiye'den geldiğine inanılan bir Roma bronz figürleri ve kafaları grubunun" bir parçası olduğunu belirtiyor. Bu bilgilerde ima edilen esasen Türk miras yasalarının ihlali.
Cleveland müzesinin web sayfası, heykellerinin "Türkiye, Bubon' dan olduğunu yazıyor. Ancak, diğer heykeller ve imparatorluk kültü hakkında bir zamanlar trompet edilen bağlamsal bilgi artık tamamen yok oluyor. Bunun yerine, hem web sayfası (birlikte dört videoyla birlikte!) hem de galeri etiketi, figürün imparator ve amatör filozof Marcus Aurelius olarak tanımlanmasına yer veriyor.
MET'TEKİ ESER İADE EDİLMELİ Mİ?
Metropolitan Sanat Müzesi, Bubon ile ilişkili iki parçayı sergiliyor, ancak bu, müzeye giden yollarıyla ilgili soruları gündeme getirmemek için onları birbirine bağlamaktan kaçınıyor. İmparator Caracalla'nın bir portresinin web sayfası, başın "muhtemelen Boubon'dan" olduğunu kabul etse de, hem kafa hem de galeri etiketi, Caracalla ve babasının nerede öldüğü gibi alakasız biyografik bilgilerle bizi parçanın bağlamından uzaklaştırıyor.
Met'in diğer Bubon çalışması, 2011'den beri isimsiz bir özel koleksiyoncudan müzeye ödünç verilen, belirgin bir şekilde sergilenen, başsız, çıplak bir erkek figürü. Eserin açıklaması derin bir oyun oynuyor. Figür hakkında alışılmadık bir şekilde belirsizdir ve onu "MÖ 200 – yaklaşık M.Ö. MS 200." Figürün daha önce Kopenhag'daki bir müzede bronz bir kafayla eşleştiğinin düşünüldüğü ve kafanın "Küçük Asya'daki küçük Bubon kentindeki imparatorluk kültüne adanmış bir binadan geldiğine inanıldığı" belirtiyor.
Ancak Met'in kesinlikle bildiği gibi, bu heykel, Bubon'la en yakından bağlantılı grup olan Charles Lipson tarafından 1967'de alınan dört heykelden biriydi; bu nedenle neredeyse kesinlikle bir Roma imparatorunu tasvir ediyor. Müzelerin etik açısından eserlerin nereden geldiğini gizlemeden doğrudan bir yol bulmalarını öneriyor Elizabeth Marlowe, müzelerin hem kendi aralarında hem de Türkiye'deki ortak kurumlarla işbirliği yapması ve sonuçları kamuoyu ile paylaşmak sonuç ne olursa olsun kabul etmek büyük önem teşkil ediyor.
Tarihsel bir perspektiften bakıldığında, "buluntu noktası" en önemli nokta ve hiçbir müze bunu gizlemeden, etikten uzak isim değiştirerek de sergilememeli! Eğer iddialar doğruysa ki bence doğru, bu eserlerin takibinin yapılıp iadesinin istenmesi de ülkemiz açısından mirasımıza ne kadar değer verdiğimizin göstergesidir. Hep birlikte izleyip görelim.