Yılın ilk ödülü İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden geldi. 2 bin 700'ü üniversitenin öğrencisi olmak üzere toplam 5 bin kişinin oyuyla, bu köşenin emanetçisi yine Yılın Televizyon Eleştirmeni seçildi.
Değerli meslektaşım Ömür Varol, tören sırasında dedi ki, "Şikenin, şaibenin kol gezdiği şu günlerde anamızın ak sütü gibi helal oylarla verilen bu ödülü almaktan son derece mutluyum." Haklıydı.
Ahbap-çavuş ilişkisi olmadan, çıkar gözetilmeden, jüri kulisleri çevrilmeden, vatandaşın direkt inisiyatifiyle verilen bu tür ödülleri gerçekten de çok anlamlı buluyorum.
O nedenledir ki ayağımdaki kocaman şişe aldırmadan, bacağımı sürüye sürüye Avcılar'a kadar gidip ödülümü bizzat almayı uygun gördüm.
Bu arada İstanbul Gelişim Üniversitesi'nin yöneticileri, "Popülerlik kriterini gözardı ederek, medyanın gerçek emekçilerini onurlandırmak adına böyle bir organizasyona giriştiklerini" söylediklerinde, mutluluğum iki katına çıktı.
Beni sevindiren bir başka gelişme ise Gelişim Üniversitesi'nin Basın Şehitleri Müzesi kurmak üzere harekete geçmiş olmasıydı. O kadar anlı şanlı basın kuruluşu varken, basın şehitlerinin anılarını yaşatmayı bir üniversite akıl etmişti. Yılın 'ilk' ödülünü 'en doğru yerden' aldığıma iyice inandım...