Ben dememiş miydim size "İsrailli Şamir'in kurşunu bizim Polat'a kıymık gelir" diye? Nitekim kahramanımız kurşun yarası alıp denize düştükten sonra, 200 metre öteden geçen kum kosterinin dibe daldırdığı kepçeye tutunup gemiye çıktı.
Sonra yarasını kaptana diktirdi, ardından göğsüne saplanan kurşunu anestezi olmadan çıkarttırdı. Bu arada bizim Polat'ın 'biçki dikiş kursu görmüş' bir kaptana rast gelmesi de büyük şanstı!
Bu arada Vadi'de kadınların güçlenmesine asla izin verilmiyor. Bir ara Konsey üyeliği bile yapan İnci'nin aniden evde Polat'ın yolunu gözleyen, bebek pışpışlayan birine dönüşmesi ilginçti. Hatta babası bile dayanamayıp "Ben seni evde bebek bakasın diye Harvard'da okutmadım" filan dedi.
Savcı Leyla ise son derece sorumlu bir makamda bulunmasına rağmen, Polat'ın uğruna mesleğini bırakma aşamasına bile geldi. Diyeceğim o ki, Vadi'de kadının adı var ama tadı yok!
Diğer yandan Ömer Baba'nın evinin kapısında ikidir gözüme çarpan bir tabela var.
Üzerinde "Dikkat köpek var" yazıyor ama şimdiye kadar ne evde ne bahçede köpeğe rastladım. Ben ev halkının yerinde olsam, alınırdım vallahi!