Maraton yarışında tempo tutturmak çok önemlidir. Fiziksel gücüyle, yarış temposunu en rasyonel şekilde birleştiren sporcu, ipi göğüsler. Lig TV'nin "Maraton"unda bu yıl bir "tempo düşüklüğü" sorunu yaşanacağından endişeliyim. Şansal Büyüka, Erman Toroğlu'nun yerine Mustafa Denizli ve Alman hakem Marcus Merk ile izleyicinin karşısında olacak. Mustafa Denizli'nin hem insanlığını, hem sporcu kişiliğini, hem de futbol bilgisini çok takdir ederim. Ayrıca ekran tecrübesi de yeterlidir. Bir dönemin en çok izlenen spor programlarının altında imzası vardır. Ama Hoca'nın küçük bir sorunu var. Tempo... Uzun cümleleri, ağır bir ritmle söyler. Buna bir de ithal yorumcu Marcus Merk'in "simültane tercüme" engelini de eklersek, bu yıl "Maraton" un son derece ağır bir tempoda koşulacağını öngörmek falcılık olmaz. Erman Hoca sayesinde yıllardır yokuş aşağı son sürat koşulan "Maraton" un bu hızlı ve maceralı temposuna alışkın izleyiciler bu yılki durumu yadırgayabilirler. Kanaltürk'te ise tam tersi bir durum var. Ahmet Çakar'ın, Erman Toroğlu ile beraber lig maçlarını yorumlayacağı "Telegol" haddinden fazla hızlı koşulan ve bu nedenle sporcuların "kesileceği" bir yarışa dönüşebilir. Zira Toroğlu bu koşuya "aşırı motive" bir şekilde hazırlanıyor. Demiş ki, "Hırslıyım.. Öç alacağım insanlar var. Lig TV'deyken denge yapmak için kendimi frenliyordum. Burada fren yok. Ağzıma geleni söyleyeceğim. Bazıları kaçacak delik arayacak." Bu durumda "Telegol" ü bekleyen en büyük tehlikenin "yorumcuların, yorumdan daha önde koşması" olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Belki klişe olacak ama burası tam yeri: Hak eden kazansın!