Son günlerde yeni bir meteoroloji deyimi dilimize yerleşti: "Hissedilen Sıcaklık..." Termometrede görünen ile nem oranı birleştiğinde insan vücudunun algıladığı ısıya "hissedilen sıcaklık" deniyor. Bir de "hissedilen reyting" var. İzlenme oranı ve izlenme paylarının reyting listelerindeki yüzde karşılıklarının dışında, ekran başındaki insanın duygu ve düşüncelerinin toplamını ifade ediyor. Hep söylerim: Reyting oranları sadece kelle hesabı yapar. Benim için önemli olan, o kellelerin içinden geçen düşüncelerdir. Adam izliyor ama beğendiği için mi izliyor, yoksa küfretmek için mi? Reklamvereni ne kadar ilgilendirir bilmem ama benim için önemli olan bu. RTÜK'e en çok şikayet edilen programların, reyting listelerindeki en çok izlenen programlar olması, bunun bir göstergesi. İşte benim için önemli olan bu "hissedilen reyting"dir. İzleyene keyif veren, duygularını coşturan, ertesi gün evde, sokakta, işyerinde, kahvede o programdan konuşturan, adı konulmamış reyting... Aslında bu "hissedilen reyting" deyimini kendi buluşummuş gibi size satmayı pek isterdim. Ama yazının bu noktasında vicdanım elvermedi. Efendim, bu deyim, "Çocuklar Duymasın"ın yaratıcısı Birol Güven'e ait. Haftasonu tek cümlelik bir SMS attı. Dedi ki, "Çocuklar Duymasın'ın hissedilen reytingi daha yüksek..." Ben de yanıt yazdım: "Bu lafı, yazılarımda kullanırsam, telif ödemem gerekir mi?" Birol, cevap olarak "Anlaşırız" yazıp, sonuna bir de gülücük eklemiş... Ne yazık ki, "hissedilen reyting" çoğu zaman resmi ölçüm listelerine yansımıyor. Ama onu hissediyoruz. Rüzgara benziyor. Yüzümüzü okşadığını duyumsuyor ama göremiyoruz. Tıpkı bizim "Türkünü Söyle" yarışması gibi... Sokakta coşuyor, listede şaşıyor...