Dokuzuncu cumhurbaşkanı ve Türk siyasetinin en önemli isimlerinden biri olan Süleyman Demirel, 91 yaşında aramızdan ayrıldı. Bu haberi bütün ajanslar ve medya tüm Türkiye'ye ve dünyaya duyurdu. Neredeyse bütün siyasetçiler ve kanaat önderleri Demirel hakkında düşüncelerini, anılarını dile getirdiler.
Benim için ise, haberi duyduğumda hissettiğim tek cümle vardı yüreğimde: "Demirel Amca öldü." Onu ilk kez Ankara'da, Güniz sokaktaki evde gördüm. Süleyman Demirel'in 1966'dan başlayarak ömrünün sonuna dek çok yakın dostu ve çalışma arkadaşı olan babam Uğur Gümüştekin, "Yeni Bir Sosyal Mukaveleye Doğru" kitabının henüz çıkmış baskılarını matbaadan almış, arabanın bagajına çok miktarda doldurmuş, Demirel Amca'nın evine benimle birlikte götürmüştü. Adalet Partisi'nin kongresi vardı ve kitap o kongreye yetişecekti, sene 1974 olmalı. "Harika bir kitap olmuş Uğur" diyerek babama sarıldığını hatırlıyorum. Beni de kucağına aldı, "ne kadar kocaman elleri var" diye düşünmüştüm, onunla ilgili ilk anılarım bunlar. Sonraları çok sıklıkla annem ve babamla birlikte Güniz sokaktaki, daha sonra Tuzla'daki eve gittim.
Başkalarının olduğu ortamlarda, beni methederdi, benim başarılarımdan bahsederdi, çok iftihar ederdim. Evindeki toplantılarda genç üniversite öğrencisiyken, hanımlarla birlikte oturduğum zaman "sen gel buraya gel, bu konuşulanları dinle" diyerek beni yanına çağırır, o zaman bana doğal gelen, şimdi ise ne kadar önemli olduğunu anlayabildiğim bir paye verirdi.
Demirel Amca, Nazmiye Hanım teyze ile benim hayatımın çok önemli kişiliğiydi. Nazmiye Hanım teyze ile olan, kimsenin de iyi bilmediği son derece yoğun, akıl ve yürek birliği üzerinde yükselen ilişkileri, Demirel Amca'nın eşine ne kadar önem verdiği, evine mutlaka öğle yemeklerinde tüm işini bırakarak gittiği, sevimliliği, gülmesi, inanılmaz zekâsı ile yaptığı espriler çok sıklıkla anlatılmayacak belki... Oysa benim yetişmemde, dünyayı algılamamda büyük etki yaptılar.
İnanılmaz bir hafızası vardı, onu herkes anlatır, ancak aynı zamanda inanılmaz bir okurdu. İstediği ve çeşitli ülkelerden getirdiğim kitapları ona verdiğimde "beni bu gece gene uykusuz bırakacaksın" diye iltifat eder, ancak çok mutlu olurdu. Yasaklı döneminde babama sık sık "söyle çabuk büyüsün, onu siyasete sokacağım" diye takıldığını hatırlıyorum. Cumhurbaşkanlığı sona erdiğinde ABD'ye gittik, biyografisinin yazılması söz konusuydu, Bernard Lewis ile görüşüldü, herkesi çok heyecanlandıran bu proje sonra çeşitli nedenlerle, kimi koşullar yüzünden gerçekleşmedi.
Yasaklı döneminde bir ara son derece yalnızdı, Tuzla'da ufak bir evde, ufak bir balkonda, kimsenin kapısını çalmadığı çok zor dönemler yaşadı. Toplasanız belki on kişi o eve gelir ve giderdi. Şimdilerde onunla ilgili övgü dolu sözler yazan ve söyleyenlerin o dönemde pek olumlu şeyler söylemediklerini de hatırlıyorum. Ancak Demirel Amca'nın en önemli hasletlerinden biri kin tutmaması, siyasette kindar olmamak gerektiğini tüm yaşamıyla herkese göstermesiydi. İnanılmaz çalışma yeteneği, sebatı, demokrasi için mücadeleciliği hasletlerinden bazılarıydı, kimsenin örnek alamayacağı boyutlarda bir çalışma gücü ve entelektüel yeteneğe sahipti. Sevgili babam da, Demirel Amca da, Nazmiye Hanım Teyze de artık yoklar. Onlarla birlikte, benim yaşantımda da çok renkli, hep içim titreyerek anacağım bir dönem kapandı. Kişilikleri, öğretileri, sevgileri benim yolumu hep aydınlatacak, bunu biliyorum.