İngiltere'nin Avrupa ile arasındaki ilk ihtilaf Roma dönemindedir. Romalılar, bütün Avrupa'ya hakim olurken İngiltere'yi de işgal etmişler, ancak hiçbir zaman bölgede güçlü bir hakimiyet kuramamışlardı. Nitekim Romalılar, barbar olarak gördükleri adalılardan korunabilmek için duvarlar inşa etmişlerdi. İngilizler, Roma İmparatorluğu dağılırken 410'da adadaki Batı Roma hakimiyetine son verdi. Roma, Avrupa'ya en büyük miras olarak hukuk anlayışını bırakmış, ancak İngilizler bu hukuk modelini benimsememişti. Corpus Juris Civilis ile Roma hukuku bir kodeks olarak belirlenirken İngilizler, Germen kökenlilerin etkisiyle Leges Barbarorum olarak bilinen kendi yasal sitemlerini oluşturdu. Bu sistem daha sonra Anglo-Sakson hukukuna, Roma hukuku da Kıta Avrupa'sı hukukuna dönüştü. İngiltere'nin Avrupa düzeninden ilk köklü kopuşu yukarıda anlattığımız evlilik mesesiyle oldu. Bu olay milli bir devletin, 1534'te Papalık'ın kontrolündeki Avrupa düzeninden ilk çıkışıydı. İngiltere'yi, 1536'da İskandinav ülkeleri Danimarka, İsveç ve Norveç takip etti.
İngiltere, 1580'lerde Kutsal Roma Germen İmparatorluğu aleyhinde Osmanlı ile işbirliği yaptı. 17. yüzyılda ise, yine Kutsal Roma Germen İmparatorluğu aleyhine 30 Yıl Savaşları'na dahil oldu. Avrupa'nın Fransa liderliğinde birleşmesini savunan Napolyon'a karşı en büyük direnci İngiltere gösterdi. Napolyon, Benelüks, İspanya, İtalya, Almanya'da hakimiyet kurarken, Fransa'nın önderliğinde Avrupa İmparatorluğu oluşmasına 1805 Trafalgar ve 1815 Waterloo savaşlarıyla İngiltere engel oldu. İngiltere, 1815'ten sonra Avrupa'da izolasyon politikasını belirledi. Bu amaçla Avrupa devletlerinin birleşmesine engel olmaya çalışıp, kurulacak ittifakların önüne geçmeye çalıştı. İngiltere bu dönemde gelecekte Commonnwealth olarak anılacak sömürge imparatorluğunu oluşturdu.
İngiltere'nin 1945 sonrası en büyük adımı kurulacak Avrupa kurumlarını sulandırmaktı. 1949'da kurulan Avrupa Konseyi'nin federal bir yapıya ulaşmasını engellemek için uğraştı.
1952'den itibaren Demir Çelik Birliği'nin kurulmasıyla beraber 6 ülke (Almanya Fransa İtalya, Belçika, Lüksemburg, Hollanda), ortak hareket etti. Bu yapı 1957'de AET'ye (Avrupa Ekonomik Topluluğu) dönüştü. İngiltere'nin başlangıçta üye olmadığı AET'nin, Avrupa Konseyi'nden en büyük farkı Federal Avrupa hayalini gütmesiydi. Avrupa'nın siyasi bir birliğe dönüşmesinden endişe eden İngiltere 3 Mayıs 1960'ta EFTA'nın kurulmasına öncülük etti. EFTA ortak dış gümrükler oluşturma amacı gütmemekteydi ve sadece serbest ticaret mantığı üzerine kurulmuştu. Avusturya, Finlandiya, Danimarka, Portekiz İsveç, İsviçre'nin de kurucu üyesi olduğu bu birlik, 6'lı AET üyelerine karşı (içerideki 6'lı) "dışarıdaki 7'li" olarak anıldı.
İngiltere'nin asıl amacı AET'ye üye olmaktı, ancak Fransız Cumhurbaşkanı De Gaulle, İngiltere'nin kültürel olarak farklı olduğunu düşünüyor ve AET'yi sulandıracak bir ülke olarak görüyordu. De Gaulle İngiltere'nin üyeliğini 1963 ve 1967'de veto etti. İngiltere ancak 1969'da De Gaulle devlet başkanlığından çekildikten sonra müzakerelere başladı ve 1973'te üye oldu. Üye olduktan sonra da ileriki yıllarda Avrupa Birliği adını alacak toplulukta hep farklı hareket etti.